Bu çekimi yaptığımız sırada filmi beraberce izlemiştik ve o izleme sırasında çok duygulandığımı fark ettim. Filmin neredeyse tamamındaki olayları önceden bildiğim için, o ilk izleme sırasında sanırım kısmen kendi zihnimdeki bir filmi de seyrediyordum. Çekim gerçekleştikten sonra eşimle beraber bir kere daha izledik. İkinci kez izlemenin verdiği sakin kafayla, farklı yorumlayabileceğimi fark ettim ve bu yüzden burada uzun uzun o bakışımı aktarmak istiyorum izninizle. Uzun bir yazı oldu, ancak her videoda olduğu gibi bu yorumun altına yorum ve sorularınızı yazabilirsiniz, ille de yorumun tamamını okumadan. Yazacaklarım iki aşamalı: (1) Filmin ana fikri üzerine görüşler. (2) Filmde ikinci izleyişte yakaladığım ufak tefek ek ayrıntılar. (1) Öncelikle hikayenin naiflik-şahinlik ekseninde bir dans olduğunu değerlendirdiğim(iz) filmle ilgili kısmen önemli olduğunu düşündüğüm bir noktanın eksikliği dikkatimi çekti. Filmde Savaş Bakanı Stimson ile yapılan bir görüşme var, bombanın atılmasının gerekli olup olmadığı ve atılacaksa hedefin neresi olacağına dair toplantı. Toplantıda Stimson, (1) bombanın neden önemli olduğuna dair ikna ediliyor, (2) Kyoto'yu listeden silerken balayını orada geçirdiğinden söz ediyor. Bu bizi teknik olarak dolu ancak politik olarak naif biliminsanlarıyla, teknik olarak boş ama politik olarak güçlü idareciler arasında siyah-beyaz bir resme doğru ittiriyor. Oppenheimer'ın çok zeki ama politik oyunlardan yeterince anlamadığı için bombayı yapan, yaptığının önemini satan ve sattıktan sonra da elinden çıkmasına şaşan bir saftirik olduğu imajını çiziyor. Oysa ki, Stimson çok daha derin bir insan. Birinci Dünya Savaşı'na hazırlık döneminde Savaş Bakanlığı yapmış, o savaşın sonuna doğru ABD için Avrupa'da kendisi de askerlik yapmış, ardından farklı hükümetlerde Dış İşleri Bakanlığı da dahil olmak üzere bir çok diplomasi içeren görevde bulunmuş birisi. 1940-45 arasında, yetmişli yaşlarında olmasına rağmen Roosevelt'in isteği ile tekrar Savaş Bakanlığı'na dönmüş. Atom bombası projesini baştan beri takip etmiş, fonlanmasında rol oynamış. Projenin sadece bir silah değil, insanın evrenle ilişkisinde yeni bir sayfa olduğunun son derece farkında birisi. ( Kaynak: www.trumanlibrary.gov/node/311155 ) İleri yaşına rağmen bakan olarak devam etmesinde asıl rolü Manhattan Projesinin oynadığını Groves'a söylediği yazılıyor. ( Kaynak: ahf.nuclearmuseum.org/ahf/profile/henry-stimson/ ) İlginç olan, bu kadar işe hakim birisi ve hem de Savaş Bakanı olmasına rağmen Potsdam Konferansına çağırılmamış olması. Truman'ın beraber gitmeyi tercih ettiği kişi yeni seçtiği Dış İşleri Bakanı Byrnes olmuş. Byrnes ve Stimson'ın her ikisini de okumakta fayda var, aralarındaki farkları görmek için. Stimson, çağırılmadığı halde kendi başına kalkıp gitmiş Potsdam'e. Stimson hakkında daha da çok okuyabilirsiniz, savaş ile haşır neşir birisi ama hâlâ "naif" bir şekilde diplomasi, hukuk, uluslarüstü yapıların işletilebilirliği gibi fikir ve kavramlara kredi verebiliyor. İkinci Dünya Savaşının ardından Nuremberg Mahkemelerinin yapılması için çaba göstermesi gibi başka örnekler de bulabiliriz. Kısacası, dünyada, ellerindeki bilginin kısıtlarının farkında olan, o kısıtlı bilgilerle karar almak zorunda olan, aldığı kararları yüzlerce kez düşündüğü için yüreği kanayarak da olsa onların arkasında duran ve benzeri kararları başkalarının ileride almasına gerek bırakmamak için çalışan bireyler var. Yani "naiflik" politika okuyamamak, önemli kararlar alamamak, eli maşalı idareci olamamak demek değil. Bu sebeple iddiam o ki, insanlığın daha iyiye gidebileceği, içimizdeki olumsuzlukların törpüleneceği sistemlerin kurulabileceğine inanmak "naiflik" değil. İnsanlık ak da değil, kara da. Sapiens hikayeler yazmaya ve onlara göre evrenle ilgili modeller oluşturmaya meraklı bir tür sadece. Kendisini de inandırmaya meyilli olduğu için asıl soru o hikayelerde ne yazacağımız? Hikayeleri gerçekliğe en yakın, ama aynı zamanda da beraber yaşamaya uygun şekilde yazmayı tercih edebilmeliyiz. Bu sebeple film beni çok etkiledi, ilk izlememde filmin büyüsüne de kapılıp hikayeyi Oppenheimer-Strauss ekseni üzerinden yorumladım ve bir biliminsanı olarak Oppenheimer'a yakın hissettim kendimi. Ama "naiflik" biliminsanlarına özgü bir özellik değil, çünkü yukarıda yazdığım gibi basit bir saflıktan ibaret değil. Stimson öyle olmadığının en net örneği. Maalesef balayında Kyoto'ya gitmesi şeklinde uydurmaca bir iddia üzerinden gündeme gelen bir karikatüre dönüşmüş. Belki de bu yüzden Nolan bıyıksız oynatmıştır James Remar'ı. Bu kadar ayrıntıya dikkat ederken, acaba böyle ufak nokta atışı farklılıkları kullanarak aşırı basitleştirdiği kişileri gerçeklerinden ayrı mı tutmaya çalıştı? Değerlendirmeyi size bırakıyorum. (2) Filmde dikkatimi çeken ama çekimde konuşamadığımız ufak tefek süsler vardı: * Trinity denemesinin başarılı olmasının ardından bongo tamtamları çalan bir karakter vardı: Richard Feyman. Her ne kadar kronolojik olarak bu doğru olmasa da (Feynman bongo çalmayı Caltech'de iken Ukonu isimli bir Nijeryalı'dan öğrenmiş ve Caltech'e gitmesine de daha bir kaç yılı var), güzel bir göz kırpmaydı. * Bomba patladıktan ve biz onu gördükten belki bir 30 saniye sonra patlamanın sesi sinemada verildi. Bu da gerçekçi bir durum: Yıldırım ile gök gürlemesinin arasında zaman geçmesi gibi, hakikaten geç gelir havadaki basınç dalgası. Çok kaba bir hesap yapmak istersek, patlama noktasına en yakın gözlem noktaları 10000 yard mesafedeler, yani yaklaşık 9,1 km. Bu mesafeyi ses hızında aşmak istesek 25-30 saniye demek. Örneğin Enrico Fermi, yaklaşık 40 saniye geçtini yazar. (Bir de havaya konfeti attırsalarmış müthiş olurmuş, çünkü gerçekte Fermi küçük kağıt parçaları sayesinde bombanın kaç kilotonluk olduğunu da tahmin etmiş.) Yani o sahnedeki sessizlik ve sadece nefeslerin duyulması, sadece sinematik bir duygusal etki için değil. * Oppenheimer'ın Einstein ile koruda karşılaşması sırasında Einstein'ı Gödel ile birlikte gördük. Kurt Gödel filmde de belirtildiği üzere hakikaten yemeklerinin zehirli olabileceği konusunda paranoyakmış, sadece eşi Adele'nin hazırladıklarını yermiş. 1977'de Adele bir süre hastanelik olduğunda yetersiz beslendiği için ölmüş. * Niels Bohr Los Alamos'a geldiğinde onu kaçıran İngiliz pilotların verdikleri maskeyi takamadığı için baygın düştüğünü söyledi filmde. Bu da doğru: Kaçırmak için kendisini bir bombalama uçağında bomba bölmesine yerleştirmişler. Verdikleri uçuş kaskı kafasına oturmadığı için takamamış, bu yüzden gerektiği sırada pilotların uyarısını duyamamış ve oksijen maskesini takamamış. Oksijen yetersizliğinden bayılmış ve uçağın irtifası düşene kadar baygın kalmış. Dünyanın en önemli fizikçilerinden biri ve neredeyse kazara ölüyormuş, ucuz kurtulmuş.
Bazen senaristlerden ve yönetmenlerden nefret ediyorum. Hatta Tarihçilerden , Romancılardan ve Tiyatroculardan da ( kabare tiyatroları falan ) nefret ediyorum bazen... Çünkü gerçekte öyle olmayan şeyleri öyleymiş gibi sunup , itiraz edildiğinde de ''bu benim yorumum !'' deyip işin içinden çıkabiliyorlar ! Tamam kardeşim bu senin yorumun ama sen bunu milyarlarca insana sunuyorsun ve bunu izleyenler ya da okuyanlar , sırf ''GÜZEL'' olduğu için doğru olduğuna inanabiliyorlar ! Benim rahmetli babam Tarihçiydi ve bana hep ; ''Oğlum gerçek tarihi bilebilmek için bir zaman makinan olması lazım...'' derdi. 35 yaşıma geldiğimde anladım ki aslında babam eksik söylemiş , zamanda yolculuk yapmak dahi yetersizdir ! Bir insanın gerçek niyetini, düşüncelerini zamanda yolculuk yaparak dahi öğrenemezsiniz. Mesela Türkiye'de şu an herkes iktidara küfür ediyor , acaba iktidar her gün bizim bilmediğimiz nelerle mücadele etmek zorunda kalıyor ? Ferhan Şensoy'un Padişah rolünde oynadığı bir tiyatro oyunu vardı , o oyunda Münir Özkul ( Mustafa Paşa ) ''Padişahım, paşa olmadan önce derdim ki ben şu devletin başına bir geçsem üç günde düzeltirim her şeyi.'' diyordu Ferhan Şensoy'a... O da : ''Camekandan öyle gelir insana...'' diye cevap veriyordu...
Hocam o kadar etkilendiğiniz belli ki bölümün sonunda "Fizikle kalın" demediniz. Bir ara bölüme başlamadan "Atım fiziği de profesörlük de yerin dibine batsın" diyecek gibiydiniz 😅
Ve bu naif insanlar binlerce insanın ölümüne yol açan nazileri sırf ideolojik savaş için uzay programının başına getirdiler.Hoş o uzay programı da savaş için roket yapmanın kamuflajıydı.
Erkcan hoca, tüm insancıl tarafına rağmen, bombanın bilimsel kısmını o kadar heyecanlı anlattı ki, bir bilim insanının böyle bir projede yer alma motivasyonunu, o heyecanda hissettim.
Erkcan hoca muhteşem birisi. İlker bey iyi ki böyle insanları hayatımıza kazandırıyor. On binlerce bilim insanı vardır çeşitli projelerde çalışan yoğun tempoda olan fakat bu şekilde çıkıp anlatan öğreten kişilerin bende yeri çok ayrı. Keşke temel bilimin her alanında birileri olsa kanalda.
Değerli insan. Böylesi az gelir. Kendini beğenmiş, bilmiş, rahatsız edici konuşma tarzlı kişilere karşı bile çizgisi değişmiyor, kaliteli konuşmaya devam ediyor.
Sayın Flu TV, size bir eleştirim var: Ortaya koymuş olduğunuz içeriklerde kullanmış olduğunuz kameralar, mikrofonlar, gelen konukların yetkinliklikleri, sizin bu içerikleri sunuş biçiminiz fazla iyi. Sizin yüzünüzden başka kanalları izleyemez oldum. Örneğin Ömer hocayı sizin kanalınızda izlemekle kendi kanalında izlemek arasında devasa fark var. Bu örneklerden bir tanesi. Emeğinize sağlık
film erkcan hocamı hakikaten çok etkilemiş, öyle bir can sıkıntısı çökmüş ki üzerine...bugüne dek uğraştığı, hizmet ettiği, öğrencilerine iyi bir arayış olduğuna ikna ettiği bilimin aynı zamanda nasıl büyük bir yok ediciliğinin de olduğunu (bunu teorik olarak çok iyi bilse de) beyaz perdede görmek hocamın moralini yerle yeksan etmiş... ilk defa erkcan hocamı böyle görüyorum bu durum da beni etkiledi :) senciyiz erkcan hocam öyle üzme kendini ✌🌻
Erkcan Bey'in bilim konusunda fizik konusunda konuşması evet çok etkileyici ancak asıl etkileyici konuşması ve filmde de etkilediğini söylediği konuyu ele alırsak aslında bir insanın etik değerleri ve bilim-etik arasındaki ince çizgiyi kendisinin de farkındalık yaşayarak anlatmasıdır. Yani aslında gerçekten kendisinin empati konusunda da ne başarılı bir birey olduğunu göstermektedir. Çok dikkatli dinlerseniz ne kadar objektif ve toplumsal yargılardan uzak durup tam olarak ne kadar insani değerlerden yola çıkarak empati kurmaya çalıştığını anlayabilirsiniz. Gerçekten Erkcan Hocam harika bir bilim insanıdır.
Filmi, Ilker Hoca'nin gözünden sinematik acidan dinledikten sonra, gercek bir fizikcinin gözünden bilim tarihi acisindan dinlemek birbirini mükemmel sekilde tamamladi. Erkcan Hoca'nin filmin halen etkisinde olmasi da filmin ne kadar güclü oldugunu gösteriyor. Nacizane 2 konuda yorum yapmak istiyorum: 1) Sen olsan Manhattan'a katilir miydin? Sorusuna geriye dönük cevap vermek kolay, ancak merak ile yasayan bir bilim insaninin, bilim dünyasinin pesinde kostugu kutsal kaselerden birini arama calismasina katilma sansi varsa, bunu reddetmesi oldukca zor birsey. (her ne kadar bunun bir bombaya yol acacagini bilse bile) 2) Nolan'in genel olarak filmde taraf tuttuguna katilmiyorum. Bence tarafi sadece sorgulama kisminda tutuyor. Orada ise Strauss'un FBI'in bile (J.E. Hoover) destegini alarak organize ettigi komite, aslinda hukuki bir suc isleyerek bir kisinin kariyerini bitiriyor. Nolan bence burada Oppenheimer'in tarafini tutuyor ve burada zaten dogru taraf orasi keza Amerikan devleti bile bu konuda bir iade-i itibar yapti gecenlerde. Yine muhtesem bir icerik, iyiki varsininz. 💛💛💛
Şu muazzam sohbetin ve harika insanların ne kadar güzel bir video yaptıklarını göstermek için keşke koşup sarılabilsem :D Akademisyenliğimin 10. senesinde Erkcan hocayı sadece iki yıldır tanıyor olmanın utancını yaşıyorum. HEr dinlediğimde kendimi geliştirdiğimi hissediyorum ve öğrencilerimin de bendeki bu gelişimden faydalanması için uğraşıyorum. Hem akademik hem felsefi anlamda Erkcan Hocayı sömürmeye devam edelim lütfen. Çok seviyorum sizi hocam.
Erkcan hocam sayenizde sosyal medyada kaliteli icerik görüyoruz. Anadilimizde bu derinlikteki mevzulari dinleyip anlayabilmek cok büyük mutluluk, sayenizde hocam, sagolun.
O zaman tekrar yazalım UA-cam Türkiye nin zirvesi burası. İnanılmaz bir filmdi ya 2 kez izledim gerçekten insanı çok farklı duygulara iten patlama sahnesinde sesin sonradan gelmesi acaip bir deneyimdi benim için. Nolan ne yapsa izlerim galiba
filimle ilgili cok video izledim. konuyla alakalida cok video uzledim, yine en güzel yaklaşımı en keyifli videoyu flu cekmis. en dogru sorulari sorup en dogru yaklasimlari gostermissiniz. cillooopp gibi bölüm olmuş 😘🤌
Nacizane belki de haddim olmadan bir tavsiyede bulunmak isterim özellikle Erkcan hocanın bölümlerine dair. Ben de bir bilim insanıyım biyoteknoloji alanında çalışıyorum ve sık sık bazen öğrencilere bazen şirketlere anlattığım sunumlar hazırlıyorum ve bu sunumlarda karmaşık olan alanlarda kısa animasyonlar hazırlıyorum. Animasyonların konuyu anlamada çok daha faydalı olduğuna dair de feedbackler aldım. Erkcan hocayı izlemeyi çok seviyorum ne kadar ben de bir bilim insanı olsam da konularımız çok farklı ben hücrelerle ilgileniyorum o yüzden fizik beni aşırıyor ve videoları izlerken çokça kafam karışıyor, görsel olarak kolaylaştırıcılar (animasyon, fotoğraf vs.) kullanılsa bazı alanlarda izleyici için daha da iyi olur diye düşünüyorum. Dediğim gibi ufak bir tavsiye veya istek. Teşekkürler ayrıca size Erkcan hocaya, büyük emek.
Erkcan bey cok etkilenmiş belli ki, kendisini çok seviyorum kendi kendi adıma bu program için çok teşekkür ederim. Yorumlarda bir Nevzat Kaya programı fikri gördüm. Harika olurdu Nevzat beyi özledik. İyi ki varsın Flu Tv ❤
Daha birinci dakikadan kapatsam mı diye düşündüm ama hocayı dinlemek için devam ettim. “Bu kadar erkekleşmesine gerek var mıydı?” gibi bir gerzekçe yorum ve filmin çok erkek egemen olduğu yorumları yıldırdı. Bu kadar hassas olmak ahmaklık. Realist bir gözden anlatılan hikaye gayet iyi anlatılmış çünkü o dönemin gerçekleri öyleydi ve Nolan gerçekleri yansıtmış. Bu dünyada Nolan da olsanız sevilmiyorsunuz. Bırakın da adamı dinleyelim bi yorum yapmayın abiler, ablalar..
Erkcan Hoca ile birebir aynı filmi izlemişiz. Bilim İnsanı gözü ile filmi izlemek çok güzeldi. Tek sıkıntı şu Nolan'ın kendisi taraf tutmuyor, filmin uyarlandığı eser/kitap bu şekilde taraflı anlatıyor aslında.
Katılıyorum. Eğer bir taraf tutmak varsa, American Prometheus kitabının yazarları tutmuş olabilirler. Öte yandan 25 yılda onbinlerce sayfalık belge ve yüzlerce insanla görüşülerek yazılmış bir kitap, yazarları sonunda böyle taraf tuttularsa, tercihlerine saygı duymak lazım.
Erkcan hoca filmden çok etkilenmiş. Bilgi huzursuzluğunun bir üstü sanki bu durum. Bildiği kötü bir şeyin sahnelenmesi huzursuzluğunu duygusal bir endişeye belki korkuya evriltmiş. Bu durumlar için "Bilgi azaptır" sözüne yeni bir güncelleme gerekiyor. Alanlarımız farklı olsa da Erkcan hocadan çok şey öğreniyorum.
Çok keyifli bir bolumdu. Filmin uyarlandigi "Oppenheimer: Amerikalı Prometheus" kitabını ilginenenlere tavsiye ederim. Filimden çok daha kapsamlı ve bir o kadar da sürükleyici. Diyalogların bazıları direk kitaptan alınmış.
Kendisinden yıllarca söz ettirecek, biyografi alanında kült olacak bir filmi sinemada IMAX kalitesiyle izlediğimiz için çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Christopher Nolan, Kubrick'ten sonra gelmiş geçmiş en büyük yönetmen, Oppenheimer'la bunu bir kez daha gösterdi. Teşekkürler Erkcan ve İlker Hocam. Seviliyorsunuz
Erkan hoca iyiki varsiniz. Size bir fikir referans olsun diye yaziyorum.Sabah 6:00 Ilk fatih altayli ile olan programiniz ve hemen arkasindan flu tv.Her iki programi cok buyuk bir Ilgi ve alaka ile hic sikilmadan izledim ve bunun buyuk bir parcasi sizin sayenizde. Iyiki varsiniz,bizim sizin gibi “liderlik” edicek uzmanlara ve anlaticilara cok ihtiyacimiz var. Benim icin su an turkiyede yerinizi doldurabilecek bir tane politikaci yada aday adayi bile yok. Cok degerlisiniz. Tesekkurler 🙏🏻
ilker bey'in "erkek ve nerd hikayesi gibi geldi" dediği yerde biraz şey oldum. fizikle ilgilenen bir kadın olarak filmde çoğu erkekten daha çok heyecanlandım. bu tarz bakış açılarını bıraksak artık keşke. ayrıca ilker bey "bilim adamı" yerine "bilim insanı" dese daha iyi olur. bunları elbette gıcıklık yapmak için değil samimi düşüncelerim olduğu için ve yapıcı eleştiri olsun diye yazıyorum. fizikle ilgili bir film çıkınca hemen erkek cinsiyetiyle bağdaştırmasak daha iyi olur. erkcan hocam ise her zamanki gibi harika, sizi seviyoruz hocam
Erkcan hocadan ogrenecek cok seyim oldugunu fark ediyorum her defasinda, karakter olarak bile. Videonun basindan beri Ilker beyin dedigi cogu seye katilmadim ve sinirlendim bile, ama sonradan Erkcan hocanin da ona katilmadigini ama sinirlenmedigini ve neden katilmadigini uygun bir dille anlatip sonrasina karismadigini da gordum. Farkli fikirlere karsi tolerans gosterebilmek buyuk bir olgunluk gercekten.
47:45 “Red Joan” diye bir film vardı. Bir ingiliz bilim kadınının rusyaya nükleer silahın formülünü sızdırdığı hikayeyi anlatıyor. Gerçek bir hikaye. Judy Dench oynuyordu. Filmde “ben komünist bir rus ajanı değilim sadece Dünyadaki adaleti sağlamak için bunu sızdırdım” diyordu
Müthiş bir yorumlama ve dünyayı algılama kabiliyeti var Hocanın. Film olarak da çok doğru okuyor. Fizik ve felsefe kardeş aslında çok önemsenecek pozisyon alıyor dünyaya karşı. Sanırım filmden daha çok etkiledi beni bu sohbet.
Filmi izlediğim günden beri kendi içimde çatışıyordum, oppie kötü biri mi? Yaptığı kötü müydü? Yapması gerekeni mi yaptı? Atom bombası atılmasaydı olmaz mıydı?... Tüm bu sorguların üzerine "büyük oyun oynanırken huzurlu ve pasif durmak, oyun oynanacağı halde etkisiz olmaktır" düşüncesi beni bir nebze olsun rahatlattı. En azından oppie'nin yaptığı şeyi nitelendirmemi sağladı. İyi veya kötü diyerek işin içinden çıkılabilecek bir durum yok çünkü. Şu yorumu yazarken bile düşüncelere dalmaktayım.
İzlediğim en iyi oppenheimer film analizi. Lewis Strauss, Oppenheimer ' a "Egonu tatmin ettin şimdi suçlu mu arıyorsun?" gibi bir şeyler söylüyor bence güzel bir noktaydı. Nevzat Kaya ' nin buradaki yorumunu özellikle merak ediyorum
konu özelinde, bombayı var etmek ve hayatı yok etmek çelişkisini siz de yaşamışsiniz hocam. Filmin sizde yarattığı iç huzursuzluğunu , sorgulamayı ben de sizden aldım - filmi izlemedim bu arada, unutulunca izlemek daha güzel - . Yüksek kalite bu sohbet için FLU TV ye teşekkürler, keşke 5-10 tane daha FLU TV olsa. Edit: Çelişki daha da büyük aslında, bombayı var ederek hayatı var etmek. Bu cümleyi yazmak bile İğrenç bir mide bulantısı yaratıyor.
Sadece QB ve Erkcan hocalı bir "Arınma Gecesi" muhteşem olur bence. Bu kadar tongue-in-cheek ve kendi kendini bile isteye toplumdan sürgün etmiş bir adamla ile bu kadar golden boy(ki cidden öyle) bir adam ne konuşurlar ve hangi ortak noktalarda buluşurlardı acaba?
Christopher Nolan filmi olmasaydı bu kadar ilgi bulmazdı seyircide. Çoğu insan Oppenheimer hikayesi için değil; Nolan'ın yeni filmi diye salonları doldurdu.
Flu tv yi çok seviyorum , Erkcan Hoca ya bayılıyorum 😊 yolculuk ve hastalıktan dolayı ancak izleyebildim, ' ilaç ' gibi oldu 🙏 Herzaman ki gibi emeğinize sağlık 💜
Kendi inancımı hocadan duymak o kadar iyi geldi ki….tek başıma engelleyemeyeceğim bir kötülüğün içinde olmak, dışında kalıp o gidişatı hiç etkileyememekten daha doğru/vicdani bir seçimdir bana göre. Engelleyemeyebilirim ama en azından içerde kalıp zararı minimize edebilirim belki.
08:30 : Sabah yürüyüşü ve sana eşlik eden ilk kez duyduğun hayatı özetler nitelikteki Prof.Dr.Erkcan Özcan'ın sözleri -zengin ya da refah içerisinde olan insanlar için- " iyi insan olma lüksü var."
Hocam, konu ile alakalı değil ama; Dolaşık parçacıkların lokaliteye aykırı davrandığını bildiğimize göre; "Parçacığın birinin kara delik içine düştüğü" durum çalışıldı mı? Matematiği belli mi? İlk bakışta karadelik içinden bilgi almanın yolu gibi görünüyor?
Çok güzel bir soru. Bu konu, Hawking ışıması dediğimiz kuramsal öngörünün altında yatan ve üzerinde on yıllardır tartışmaların yürüdüğü bir araştırma konusu. 2008'de çıkan güzel bir de popüler bilim kitabı var bu konuda: "Black Hole War: My Battle with Stephen Hawking to Make the World Safe for Quantum Mechanics". Ancak Türkçesi çevirisi çıktı mı bilemiyorum.
Atom bombası projesinin sonucu ne olacaktı acaba? "Nazilerden önce yapalım" meşru bir gerekçe ama sonrasında hala devam etmek istemelerinde suç bulunması gayet normal.
Bu çekimi yaptığımız sırada filmi beraberce izlemiştik ve o izleme sırasında çok duygulandığımı fark ettim. Filmin neredeyse tamamındaki olayları önceden bildiğim için, o ilk izleme sırasında sanırım kısmen kendi zihnimdeki bir filmi de seyrediyordum. Çekim gerçekleştikten sonra eşimle beraber bir kere daha izledik. İkinci kez izlemenin verdiği sakin kafayla, farklı yorumlayabileceğimi fark ettim ve bu yüzden burada uzun uzun o bakışımı aktarmak istiyorum izninizle. Uzun bir yazı oldu, ancak her videoda olduğu gibi bu yorumun altına yorum ve sorularınızı yazabilirsiniz, ille de yorumun tamamını okumadan. Yazacaklarım iki aşamalı: (1) Filmin ana fikri üzerine görüşler. (2) Filmde ikinci izleyişte yakaladığım ufak tefek ek ayrıntılar.
(1)
Öncelikle hikayenin naiflik-şahinlik ekseninde bir dans olduğunu değerlendirdiğim(iz) filmle ilgili kısmen önemli olduğunu düşündüğüm bir noktanın eksikliği dikkatimi çekti.
Filmde Savaş Bakanı Stimson ile yapılan bir görüşme var, bombanın atılmasının gerekli olup olmadığı ve atılacaksa hedefin neresi olacağına dair toplantı. Toplantıda Stimson, (1) bombanın neden önemli olduğuna dair ikna ediliyor, (2) Kyoto'yu listeden silerken balayını orada geçirdiğinden söz ediyor. Bu bizi teknik olarak dolu ancak politik olarak naif biliminsanlarıyla, teknik olarak boş ama politik olarak güçlü idareciler arasında siyah-beyaz bir resme doğru ittiriyor. Oppenheimer'ın çok zeki ama politik oyunlardan yeterince anlamadığı için bombayı yapan, yaptığının önemini satan ve sattıktan sonra da elinden çıkmasına şaşan bir saftirik olduğu imajını çiziyor.
Oysa ki, Stimson çok daha derin bir insan. Birinci Dünya Savaşı'na hazırlık döneminde Savaş Bakanlığı yapmış, o savaşın sonuna doğru ABD için Avrupa'da kendisi de askerlik yapmış, ardından farklı hükümetlerde Dış İşleri Bakanlığı da dahil olmak üzere bir çok diplomasi içeren görevde bulunmuş birisi. 1940-45 arasında, yetmişli yaşlarında olmasına rağmen Roosevelt'in isteği ile tekrar Savaş Bakanlığı'na dönmüş. Atom bombası projesini baştan beri takip etmiş, fonlanmasında rol oynamış. Projenin sadece bir silah değil, insanın evrenle ilişkisinde yeni bir sayfa olduğunun son derece farkında birisi. ( Kaynak: www.trumanlibrary.gov/node/311155 ) İleri yaşına rağmen bakan olarak devam etmesinde asıl rolü Manhattan Projesinin oynadığını Groves'a söylediği yazılıyor. ( Kaynak: ahf.nuclearmuseum.org/ahf/profile/henry-stimson/ )
İlginç olan, bu kadar işe hakim birisi ve hem de Savaş Bakanı olmasına rağmen Potsdam Konferansına çağırılmamış olması. Truman'ın beraber gitmeyi tercih ettiği kişi yeni seçtiği Dış İşleri Bakanı Byrnes olmuş. Byrnes ve Stimson'ın her ikisini de okumakta fayda var, aralarındaki farkları görmek için. Stimson, çağırılmadığı halde kendi başına kalkıp gitmiş Potsdam'e.
Stimson hakkında daha da çok okuyabilirsiniz, savaş ile haşır neşir birisi ama hâlâ "naif" bir şekilde diplomasi, hukuk, uluslarüstü yapıların işletilebilirliği gibi fikir ve kavramlara kredi verebiliyor. İkinci Dünya Savaşının ardından Nuremberg Mahkemelerinin yapılması için çaba göstermesi gibi başka örnekler de bulabiliriz. Kısacası, dünyada, ellerindeki bilginin kısıtlarının farkında olan, o kısıtlı bilgilerle karar almak zorunda olan, aldığı kararları yüzlerce kez düşündüğü için yüreği kanayarak da olsa onların arkasında duran ve benzeri kararları başkalarının ileride almasına gerek bırakmamak için çalışan bireyler var. Yani "naiflik" politika okuyamamak, önemli kararlar alamamak, eli maşalı idareci olamamak demek değil. Bu sebeple iddiam o ki, insanlığın daha iyiye gidebileceği, içimizdeki olumsuzlukların törpüleneceği sistemlerin kurulabileceğine inanmak "naiflik" değil.
İnsanlık ak da değil, kara da. Sapiens hikayeler yazmaya ve onlara göre evrenle ilgili modeller oluşturmaya meraklı bir tür sadece. Kendisini de inandırmaya meyilli olduğu için asıl soru o hikayelerde ne yazacağımız? Hikayeleri gerçekliğe en yakın, ama aynı zamanda da beraber yaşamaya uygun şekilde yazmayı tercih edebilmeliyiz. Bu sebeple film beni çok etkiledi, ilk izlememde filmin büyüsüne de kapılıp hikayeyi Oppenheimer-Strauss ekseni üzerinden yorumladım ve bir biliminsanı olarak Oppenheimer'a yakın hissettim kendimi. Ama "naiflik" biliminsanlarına özgü bir özellik değil, çünkü yukarıda yazdığım gibi basit bir saflıktan ibaret değil.
Stimson öyle olmadığının en net örneği. Maalesef balayında Kyoto'ya gitmesi şeklinde uydurmaca bir iddia üzerinden gündeme gelen bir karikatüre dönüşmüş. Belki de bu yüzden Nolan bıyıksız oynatmıştır James Remar'ı. Bu kadar ayrıntıya dikkat ederken, acaba böyle ufak nokta atışı farklılıkları kullanarak aşırı basitleştirdiği kişileri gerçeklerinden ayrı mı tutmaya çalıştı? Değerlendirmeyi size bırakıyorum.
(2)
Filmde dikkatimi çeken ama çekimde konuşamadığımız ufak tefek süsler vardı:
* Trinity denemesinin başarılı olmasının ardından bongo tamtamları çalan bir karakter vardı: Richard Feyman. Her ne kadar kronolojik olarak bu doğru olmasa da (Feynman bongo çalmayı Caltech'de iken Ukonu isimli bir Nijeryalı'dan öğrenmiş ve Caltech'e gitmesine de daha bir kaç yılı var), güzel bir göz kırpmaydı.
* Bomba patladıktan ve biz onu gördükten belki bir 30 saniye sonra patlamanın sesi sinemada verildi. Bu da gerçekçi bir durum: Yıldırım ile gök gürlemesinin arasında zaman geçmesi gibi, hakikaten geç gelir havadaki basınç dalgası. Çok kaba bir hesap yapmak istersek, patlama noktasına en yakın gözlem noktaları 10000 yard mesafedeler, yani yaklaşık 9,1 km. Bu mesafeyi ses hızında aşmak istesek 25-30 saniye demek. Örneğin Enrico Fermi, yaklaşık 40 saniye geçtini yazar. (Bir de havaya konfeti attırsalarmış müthiş olurmuş, çünkü gerçekte Fermi küçük kağıt parçaları sayesinde bombanın kaç kilotonluk olduğunu da tahmin etmiş.) Yani o sahnedeki sessizlik ve sadece nefeslerin duyulması, sadece sinematik bir duygusal etki için değil.
* Oppenheimer'ın Einstein ile koruda karşılaşması sırasında Einstein'ı Gödel ile birlikte gördük. Kurt Gödel filmde de belirtildiği üzere hakikaten yemeklerinin zehirli olabileceği konusunda paranoyakmış, sadece eşi Adele'nin hazırladıklarını yermiş. 1977'de Adele bir süre hastanelik olduğunda yetersiz beslendiği için ölmüş.
* Niels Bohr Los Alamos'a geldiğinde onu kaçıran İngiliz pilotların verdikleri maskeyi takamadığı için baygın düştüğünü söyledi filmde. Bu da doğru: Kaçırmak için kendisini bir bombalama uçağında bomba bölmesine yerleştirmişler. Verdikleri uçuş kaskı kafasına oturmadığı için takamamış, bu yüzden gerektiği sırada pilotların uyarısını duyamamış ve oksijen maskesini takamamış. Oksijen yetersizliğinden bayılmış ve uçağın irtifası düşene kadar baygın kalmış. Dünyanın en önemli fizikçilerinden biri ve neredeyse kazara ölüyormuş, ucuz kurtulmuş.
Bazen senaristlerden ve yönetmenlerden nefret ediyorum. Hatta Tarihçilerden , Romancılardan ve Tiyatroculardan da ( kabare tiyatroları falan ) nefret ediyorum bazen... Çünkü gerçekte öyle olmayan şeyleri öyleymiş gibi sunup , itiraz edildiğinde de ''bu benim yorumum !'' deyip işin içinden çıkabiliyorlar ! Tamam kardeşim bu senin yorumun ama sen bunu milyarlarca insana sunuyorsun ve bunu izleyenler ya da okuyanlar , sırf ''GÜZEL'' olduğu için doğru olduğuna inanabiliyorlar ! Benim rahmetli babam Tarihçiydi ve bana hep ; ''Oğlum gerçek tarihi bilebilmek için bir zaman makinan olması lazım...'' derdi. 35 yaşıma geldiğimde anladım ki aslında babam eksik söylemiş , zamanda yolculuk yapmak dahi yetersizdir ! Bir insanın gerçek niyetini, düşüncelerini zamanda yolculuk yaparak dahi öğrenemezsiniz. Mesela Türkiye'de şu an herkes iktidara küfür ediyor , acaba iktidar her gün bizim bilmediğimiz nelerle mücadele etmek zorunda kalıyor ? Ferhan Şensoy'un Padişah rolünde oynadığı bir tiyatro oyunu vardı , o oyunda Münir Özkul ( Mustafa Paşa ) ''Padişahım, paşa olmadan önce derdim ki ben şu devletin başına bir geçsem üç günde düzeltirim her şeyi.'' diyordu Ferhan Şensoy'a... O da : ''Camekandan öyle gelir insana...'' diye cevap veriyordu...
Hocam o kadar etkilendiğiniz belli ki bölümün sonunda "Fizikle kalın" demediniz.
Bir ara bölüme başlamadan "Atım fiziği de profesörlük de yerin dibine batsın" diyecek gibiydiniz 😅
Hocam teşekkür ederim. Harika bilgiler.
Ve bu naif insanlar binlerce insanın ölümüne yol açan nazileri sırf ideolojik savaş için uzay programının başına getirdiler.Hoş o uzay programı da savaş için roket yapmanın kamuflajıydı.
Bilgiler için teşekkürler. Elinize, emeğinize sağlık.
Erkcan hoca, tüm insancıl tarafına rağmen, bombanın bilimsel kısmını o kadar heyecanlı anlattı ki, bir bilim insanının böyle bir projede yer alma motivasyonunu, o heyecanda hissettim.
Filmi izleyenlerin biri yönetmen biri fizik Prof'u ve filmi yorumluyor... Bu sohbetleri bizimle paylaştığınız için teşekkürler.
Erkcan hoca muhteşem birisi. İlker bey iyi ki böyle insanları hayatımıza kazandırıyor. On binlerce bilim insanı vardır çeşitli projelerde çalışan yoğun tempoda olan fakat bu şekilde çıkıp anlatan öğreten kişilerin bende yeri çok ayrı. Keşke temel bilimin her alanında birileri olsa kanalda.
Erkcan hocam umarim keyfiniz gorundugu kadar kacik degildir, cok degerli bir insansiniz. Mutlu olun.
Değerli insan. Böylesi az gelir. Kendini beğenmiş, bilmiş, rahatsız edici konuşma tarzlı kişilere karşı bile çizgisi değişmiyor, kaliteli konuşmaya devam ediyor.
Film , Erkcan Hocamın kafasının içinde ikinci hatta üçüncü gösterimi yapıyor , bakışlarından belli
Sayın Flu TV, size bir eleştirim var: Ortaya koymuş olduğunuz içeriklerde kullanmış olduğunuz kameralar, mikrofonlar, gelen konukların yetkinliklikleri, sizin bu içerikleri sunuş biçiminiz fazla iyi. Sizin yüzünüzden başka kanalları izleyemez oldum. Örneğin Ömer hocayı sizin kanalınızda izlemekle kendi kanalında izlemek arasında devasa fark var. Bu örneklerden bir tanesi. Emeğinize sağlık
film erkcan hocamı hakikaten çok etkilemiş, öyle bir can sıkıntısı çökmüş ki üzerine...bugüne dek uğraştığı, hizmet ettiği, öğrencilerine iyi bir arayış olduğuna ikna ettiği bilimin aynı zamanda nasıl büyük bir yok ediciliğinin de olduğunu (bunu teorik olarak çok iyi bilse de) beyaz perdede görmek hocamın moralini yerle yeksan etmiş... ilk defa erkcan hocamı böyle görüyorum bu durum da beni etkiledi :) senciyiz erkcan hocam öyle üzme kendini ✌🌻
kesinlikle bende benzer şeyleri yazmaya gelmiştim. 😊😢
Erkcan Bey'in bilim konusunda fizik konusunda konuşması evet çok etkileyici ancak asıl etkileyici konuşması ve filmde de etkilediğini söylediği konuyu ele alırsak aslında bir insanın etik değerleri ve bilim-etik arasındaki ince çizgiyi kendisinin de farkındalık yaşayarak anlatmasıdır. Yani aslında gerçekten kendisinin empati konusunda da ne başarılı bir birey olduğunu göstermektedir. Çok dikkatli dinlerseniz ne kadar objektif ve toplumsal yargılardan uzak durup tam olarak ne kadar insani değerlerden yola çıkarak empati kurmaya çalıştığını anlayabilirsiniz. Gerçekten Erkcan Hocam harika bir bilim insanıdır.
Ne kadar güzel programlar yapiyorsunuz yav! Beyin hücrelerimiz de, kalbimiz de harekete geçiyor. Bravo ve devam!
“İyi insan olma lüksü var”, seviyoruz sizi hocam
Hocam atom bombası yapılışını bile bizim anlayacağımız düzeyde anlattınız ya. İyi ki varsınız çok teşekkür ederiz.
Filmi, Ilker Hoca'nin gözünden sinematik acidan dinledikten sonra, gercek bir fizikcinin gözünden bilim tarihi acisindan dinlemek birbirini mükemmel sekilde tamamladi. Erkcan Hoca'nin filmin halen etkisinde olmasi da filmin ne kadar güclü oldugunu gösteriyor. Nacizane 2 konuda yorum yapmak istiyorum: 1) Sen olsan Manhattan'a katilir miydin? Sorusuna geriye dönük cevap vermek kolay, ancak merak ile yasayan bir bilim insaninin, bilim dünyasinin pesinde kostugu kutsal kaselerden birini arama calismasina katilma sansi varsa, bunu reddetmesi oldukca zor birsey. (her ne kadar bunun bir bombaya yol acacagini bilse bile) 2) Nolan'in genel olarak filmde taraf tuttuguna katilmiyorum. Bence tarafi sadece sorgulama kisminda tutuyor. Orada ise Strauss'un FBI'in bile (J.E. Hoover) destegini alarak organize ettigi komite, aslinda hukuki bir suc isleyerek bir kisinin kariyerini bitiriyor. Nolan bence burada Oppenheimer'in tarafini tutuyor ve burada zaten dogru taraf orasi keza Amerikan devleti bile bu konuda bir iade-i itibar yapti gecenlerde. Yine muhtesem bir icerik, iyiki varsininz. 💛💛💛
Geldi iki gözümün çiçeği :)
Erkcan hoca yine bilgi birikimini döktürmüş. Her zamanki gibi muhteşem bir video olmuş. Elinize sağlık.
Yazmayın şöyle şeyler. İlker, erkcan hoca kanalın önüne geçiyor diyecek sonra işine son verecek. Mahrum kalacaz. :)
@@ugurilgenİlker beye haksızlık olmuyor mu?daha önceki vakalar karşıdakilerin havaya girmesindendir…..
@@veysisitilci7697 Valla ben İlker Hoca'nın yalancısıyım. Kanalla her ilişikisi biten ardından bunu söyledi. (Veysi Sala sen misin?) :)))
Anlayacakmış gibi toplandık gene
😂😂 bir duygu tercümanı cümlesi gördüm sanki.
Barbie ve Oppenheimer 'ı bir arada Nevzat Kaya Hoca'dan dinlesek çok şahane olmaz mıydı? Kadın - erkek, diyonizak - apollonik ...
😢
olmaz
"çarpışıyor" derken ne demek istedin
@@egeedirne2478 parçacık 🤷🏻🤦
kesinlikle ben de öyle düşünüyorum
Hayatımda gördüğüm en naif fizikçi bilim insanısınız Erkcan Hocam. Yorumlarınız çok derin ve tutarlı... Çok güzel bir sohbetti.
Oh ne güzel ki bu kadar güzel bir detaylı özetle bilimsel yönü anlaşılmış oldu. Beyninize sağlık
Hocam çok seviyoruz sizi keşke daha sık görsek
Teşekkür ederim Erkcan Hocam, harika bir bilim insanı olduğunuz kadar derin bir entelektüel bakışına sahipsiniz. ❤
Erkcan hocam, ne güzel söylediniz. Her şeyin manasızca cinsiyetçi olmasına objektif bir açıklama duymak harika 🙏
Şu muazzam sohbetin ve harika insanların ne kadar güzel bir video yaptıklarını göstermek için keşke koşup sarılabilsem :D Akademisyenliğimin 10. senesinde Erkcan hocayı sadece iki yıldır tanıyor olmanın utancını yaşıyorum. HEr dinlediğimde kendimi geliştirdiğimi hissediyorum ve öğrencilerimin de bendeki bu gelişimden faydalanması için uğraşıyorum. Hem akademik hem felsefi anlamda Erkcan Hocayı sömürmeye devam edelim lütfen. Çok seviyorum sizi hocam.
Erkcan hocayı gördüm ve likeımı bastım.
Erkcan hocam sayenizde sosyal medyada kaliteli icerik görüyoruz. Anadilimizde bu derinlikteki mevzulari dinleyip anlayabilmek cok büyük mutluluk, sayenizde hocam, sagolun.
5:30 dakikasından başlayan İlker hocaya karşı sunduğunuz argümanınız çok yerinde bir gözlem olmuş ufkumuzu açtı teşekkürler
Erkcan hoca,Serpil hanım ve İlker bey teşekkürler…..hep var olun…👍🏻👏👍🏻👏
O zaman tekrar yazalım UA-cam Türkiye nin zirvesi burası. İnanılmaz bir filmdi ya 2 kez izledim gerçekten insanı çok farklı duygulara iten patlama sahnesinde sesin sonradan gelmesi acaip bir deneyimdi benim için. Nolan ne yapsa izlerim galiba
Emeği geçen herkese gönülden teşekkür ederim. Erkan hocam muhteşemsiniz 🧿🧿🧿
Hayranlıkla izledim, sevgi ve selamlar 👏👏👏
Meraklarıma merak katıyor sohbetleriniz.Teşekkür ederim. İlgiyle dinledim iyi kalpli insan, harika öğretici Erkcan Özcan'ı.💐
filimle ilgili cok video izledim. konuyla alakalida cok video uzledim, yine en güzel yaklaşımı en keyifli videoyu flu cekmis.
en dogru sorulari sorup en dogru yaklasimlari gostermissiniz.
cillooopp gibi bölüm olmuş 😘🤌
Çok keyifli bir sohbetti❤
Erkcan hocanın dediği gibi sorumluluk almak veya etkisiz eleman olmak arasında çoook ince bir cizgi var. elinize sağlık filmi yeniden izlemiş oldum:)
Olağanüstü detaylı teknik ve moral değerler açısından mükemmel bir analiz Erkcan hocam biraz yoruldu ama sonuç harika. Flu tv aferin size❤
Videonun sonunda Erkcan hocanın vicdan muhasebesi çok içten ve masumcaydı. Flu'nun en sevdiğim serisi bu çünkü hoca müthiş.
Erkan Hocam size hayranım iyi ki varsınız.
Nacizane belki de haddim olmadan bir tavsiyede bulunmak isterim özellikle Erkcan hocanın bölümlerine dair. Ben de bir bilim insanıyım biyoteknoloji alanında çalışıyorum ve sık sık bazen öğrencilere bazen şirketlere anlattığım sunumlar hazırlıyorum ve bu sunumlarda karmaşık olan alanlarda kısa animasyonlar hazırlıyorum. Animasyonların konuyu anlamada çok daha faydalı olduğuna dair de feedbackler aldım. Erkcan hocayı izlemeyi çok seviyorum ne kadar ben de bir bilim insanı olsam da konularımız çok farklı ben hücrelerle ilgileniyorum o yüzden fizik beni aşırıyor ve videoları izlerken çokça kafam karışıyor, görsel olarak kolaylaştırıcılar (animasyon, fotoğraf vs.) kullanılsa bazı alanlarda izleyici için daha da iyi olur diye düşünüyorum. Dediğim gibi ufak bir tavsiye veya istek.
Teşekkürler ayrıca size Erkcan hocaya, büyük emek.
Erkan hocanın olayları kendi dönemi içinde değerlendirmesine bayıldım ve kimsenin hakkını yememeye çalışıyor herkesin kredisini veriyor
Hoca çok iyi ,akıcı ve olabilecek en sade şekilde anlatıyor
Hocam gerçekten bu bölüm entellektüelliğinizi gösterme konusunda zirve olmuş.
Bir hikayede "Dramatik olan nedir?" sorusunun yanıtını fizik profesöründen dinliyoruz, harika.
Mükemmel bi adam ya.. İlker değil Erkcan Bey 🙂 Keşke Dünya'ya tekrar gelsem de fizikçi olabilsem şimdilik mühendislikle idare ediyoruz
Erkcan bey cok etkilenmiş belli ki, kendisini çok seviyorum kendi kendi adıma bu program için çok teşekkür ederim. Yorumlarda bir Nevzat Kaya programı fikri gördüm. Harika olurdu Nevzat beyi özledik. İyi ki varsın Flu Tv ❤
Nevzat Bey ayrıldı Flu Tv'den.
Nevzat bey seçim sonucu niye %60 olmadı diye düşünüyor şu an.
Erkcan hocam ya, ağzınıza sağlık o kadar keyifle dinliyorum ki sizi, üstelik fizikle sadece merak olarak ilgileniyorken :) bi daha teşekkürler flu tv
Erkcan hocam ile video gelince yüzümde bir sevinç mimikleri oluşuyor
Daha birinci dakikadan kapatsam mı diye düşündüm ama hocayı dinlemek için devam ettim. “Bu kadar erkekleşmesine gerek var mıydı?” gibi bir gerzekçe yorum ve filmin çok erkek egemen olduğu yorumları yıldırdı. Bu kadar hassas olmak ahmaklık. Realist bir gözden anlatılan hikaye gayet iyi anlatılmış çünkü o dönemin gerçekleri öyleydi ve Nolan gerçekleri yansıtmış.
Bu dünyada Nolan da olsanız sevilmiyorsunuz.
Bırakın da adamı dinleyelim bi yorum yapmayın abiler, ablalar..
Sonunda beklediğim bölüm geldi be! Akşam olsa da yemek yerken izlesem
Erkcan Hoca ile birebir aynı filmi izlemişiz. Bilim İnsanı gözü ile filmi izlemek çok güzeldi. Tek sıkıntı şu Nolan'ın kendisi taraf tutmuyor, filmin uyarlandığı eser/kitap bu şekilde taraflı anlatıyor aslında.
Katılıyorum. Eğer bir taraf tutmak varsa, American Prometheus kitabının yazarları tutmuş olabilirler. Öte yandan 25 yılda onbinlerce sayfalık belge ve yüzlerce insanla görüşülerek yazılmış bir kitap, yazarları sonunda böyle taraf tuttularsa, tercihlerine saygı duymak lazım.
Tebrik ederim. Bilginize sağlık Erkcan hocam çok iyi anlattınız.
Erkcan hoca filmden çok etkilenmiş. Bilgi huzursuzluğunun bir üstü sanki bu durum. Bildiği kötü bir şeyin sahnelenmesi huzursuzluğunu duygusal bir endişeye belki korkuya evriltmiş. Bu durumlar için "Bilgi azaptır" sözüne yeni bir güncelleme gerekiyor.
Alanlarımız farklı olsa da Erkcan hocadan çok şey öğreniyorum.
güzel bölümdü her zamanki gibi, teşekkürler.
Harikasınız, emeğinize sağlık ❤🧿
Çok keyifli bir bolumdu. Filmin uyarlandigi "Oppenheimer: Amerikalı Prometheus" kitabını ilginenenlere tavsiye ederim. Filimden çok daha kapsamlı ve bir o kadar da sürükleyici. Diyalogların bazıları direk kitaptan alınmış.
anladığım kadarıyla hoca kendini o fizikçilerle özdeşleştirmiş "yaptıklarımız kimlerin elinde ne hale dönüyor" diye düşünüp çok etkilenmiş
video için çooooookkkk teşekkür edeeeerrrriiizzz❤❤❤❤🎉🎉🎉🎉
Kendisinden yıllarca söz ettirecek, biyografi alanında kült olacak bir filmi sinemada IMAX kalitesiyle izlediğimiz için çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Christopher Nolan, Kubrick'ten sonra gelmiş geçmiş en büyük yönetmen, Oppenheimer'la bunu bir kez daha gösterdi.
Teşekkürler Erkcan ve İlker Hocam. Seviliyorsunuz
Erkan hoca iyiki varsiniz. Size bir fikir referans olsun diye yaziyorum.Sabah 6:00 Ilk fatih altayli ile olan programiniz ve hemen arkasindan flu tv.Her iki programi cok buyuk bir Ilgi ve alaka ile hic sikilmadan izledim ve bunun buyuk bir parcasi sizin sayenizde. Iyiki varsiniz,bizim sizin gibi “liderlik” edicek uzmanlara ve anlaticilara cok ihtiyacimiz var. Benim icin su an turkiyede yerinizi doldurabilecek bir tane politikaci yada aday adayi bile yok. Cok degerlisiniz.
Tesekkurler 🙏🏻
Merhabalar,
filmi seyretme fırsatım olmadı ancak burada çok doyurucu bilgilere sahip oldum, teşekkürler
ilker bey'in "erkek ve nerd hikayesi gibi geldi" dediği yerde biraz şey oldum. fizikle ilgilenen bir kadın olarak filmde çoğu erkekten daha çok heyecanlandım. bu tarz bakış açılarını bıraksak artık keşke. ayrıca ilker bey "bilim adamı" yerine "bilim insanı" dese daha iyi olur. bunları elbette gıcıklık yapmak için değil samimi düşüncelerim olduğu için ve yapıcı eleştiri olsun diye yazıyorum. fizikle ilgili bir film çıkınca hemen erkek cinsiyetiyle bağdaştırmasak daha iyi olur. erkcan hocam ise her zamanki gibi harika, sizi seviyoruz hocam
Erkcan hoca maddenin yapıtaşları gibi insanın yapıtaşlarına kadar indi sağolsun.
Erkcan hocadan ogrenecek cok seyim oldugunu fark ediyorum her defasinda, karakter olarak bile. Videonun basindan beri Ilker beyin dedigi cogu seye katilmadim ve sinirlendim bile, ama sonradan Erkcan hocanin da ona katilmadigini ama sinirlenmedigini ve neden katilmadigini uygun bir dille anlatip sonrasina karismadigini da gordum. Farkli fikirlere karsi tolerans gosterebilmek buyuk bir olgunluk gercekten.
47:45 “Red Joan” diye bir film vardı. Bir ingiliz bilim kadınının rusyaya nükleer silahın formülünü sızdırdığı hikayeyi anlatıyor. Gerçek bir hikaye. Judy Dench oynuyordu. Filmde “ben komünist bir rus ajanı değilim sadece Dünyadaki adaleti sağlamak için bunu sızdırdım” diyordu
Erkcan Hocamın yüzündeki hüzün yüzünden videoyu izleyemiyorum😢 Yoluma dinleyerek devam etmeye çalışacağım 😢
Müthiş bir yorumlama ve dünyayı algılama kabiliyeti var Hocanın. Film olarak da çok doğru okuyor. Fizik ve felsefe kardeş aslında çok önemsenecek pozisyon alıyor dünyaya karşı. Sanırım filmden daha çok etkiledi beni bu sohbet.
Zeki insanları seviyorum. Çıplaklık konusunda hocamızın yorumu her zamanki gibi daha yerinde olmuş.
Filmi izlediğim günden beri kendi içimde çatışıyordum, oppie kötü biri mi? Yaptığı kötü müydü? Yapması gerekeni mi yaptı? Atom bombası atılmasaydı olmaz mıydı?...
Tüm bu sorguların üzerine "büyük oyun oynanırken huzurlu ve pasif durmak, oyun oynanacağı halde etkisiz olmaktır" düşüncesi beni bir nebze olsun rahatlattı. En azından oppie'nin yaptığı şeyi nitelendirmemi sağladı. İyi veya kötü diyerek işin içinden çıkılabilecek bir durum yok çünkü. Şu yorumu yazarken bile düşüncelere dalmaktayım.
Adamın dibi gelmiş.
erkcan hocam anlatsan ömür boyu dinlerim
İzlediğim en iyi oppenheimer film analizi. Lewis Strauss, Oppenheimer ' a "Egonu tatmin ettin şimdi suçlu mu arıyorsun?" gibi bir şeyler söylüyor bence güzel bir noktaydı. Nevzat Kaya ' nin buradaki yorumunu özellikle merak ediyorum
Kesinlikle !
Hayatımda tek bir seri izleme hakkım olsa o sanırım bu olurdu. Her sabah kontrol ediyorum burayı :)
konu özelinde, bombayı var etmek ve hayatı yok etmek çelişkisini siz de yaşamışsiniz hocam. Filmin sizde yarattığı iç huzursuzluğunu , sorgulamayı ben de sizden aldım - filmi izlemedim bu arada, unutulunca izlemek daha güzel - . Yüksek kalite bu sohbet için FLU TV ye teşekkürler, keşke 5-10 tane daha FLU TV olsa.
Edit: Çelişki daha da büyük aslında, bombayı var ederek hayatı var etmek. Bu cümleyi yazmak bile İğrenç bir mide bulantısı yaratıyor.
Oppenheimer gosterime girdiginden beri acaba ne zaman videosunu yapacaklar diye dusunuyordum
59:00 teşekkürler Sayın Erkcan
Müthiş bir anlatım. Teşekkürler hocam. Dümdüz bir insan olarak anladım.
hocam sizi dinlemeyi çok seviyoruz iyi ki tanıdık sizi teşekkürler flu tv
Sadece QB ve Erkcan hocalı bir "Arınma Gecesi" muhteşem olur bence. Bu kadar tongue-in-cheek ve kendi kendini bile isteye toplumdan sürgün etmiş bir adamla ile bu kadar golden boy(ki cidden öyle) bir adam ne konuşurlar ve hangi ortak noktalarda buluşurlardı acaba?
Erkcan hocanın bu film için analizleri daha anlamlı geliyor bana. Çünkü hemen hemen aynı şeyleri ben de düşündüm.
Christopher Nolan filmi olmasaydı bu kadar ilgi bulmazdı seyircide. Çoğu insan Oppenheimer hikayesi için değil; Nolan'ın yeni filmi diye salonları doldurdu.
Erkcan Hocam muhteşemsiniz ❤ atom bombasının nasıl çalıştığını anlamamı sağladınız teşekkürler.
59:00 dan sonra beklenti arttı hocam😍
Flu tv yi çok seviyorum , Erkcan Hoca ya bayılıyorum 😊 yolculuk ve hastalıktan dolayı ancak izleyebildim, ' ilaç ' gibi oldu 🙏
Herzaman ki gibi emeğinize sağlık 💜
Cok guzeldi ama ayni videonun sinema ile alakali dusuncelerinizi anlattiginiz kısmı da olsa part 2 olarak
erkcan özcan hocamın eski videolarını izliyordum, yepisyenisi geldi ^^
oleey iki gözümün çiçeği erkcan hocamız gelmiş 😮 hemen izliyorum❤
Kendi inancımı hocadan duymak o kadar iyi geldi ki….tek başıma engelleyemeyeceğim bir kötülüğün içinde olmak, dışında kalıp o gidişatı hiç etkileyememekten daha doğru/vicdani bir seçimdir bana göre. Engelleyemeyebilirim ama en azından içerde kalıp zararı minimize edebilirim belki.
08:30 : Sabah yürüyüşü ve sana eşlik eden ilk kez duyduğun hayatı özetler nitelikteki Prof.Dr.Erkcan Özcan'ın sözleri -zengin ya da refah içerisinde olan insanlar için- " iyi insan olma lüksü var."
Film, hocamizin bilim anlatma "enerjisini" emmis... İlk defa boyle durgun ve huzunlu goruyorum kendisini... kim bilir film neler dusundurdu kendisine?
Erkcan hocanın anlattıklarını animasyonlarla destekleyebilecek stajyerler alın hocam
Şuraya katılmıyorum hocam diyebilecek kadar yorum yapacak bilgimiz yok ağzımız açık dinliyoruz
İzlemeden beğendim, Erkcan hocamın kötü bir videosu olamaz 💯
Ayyyy çok mutluyummm 😻🤍💐 çok heyecanlandım bakalım neler diyecek hoca 😺
Hocam yine Son sönünüz yine nasihat gibi olmuş.
Erkcan hocamı özlemişim ❤ love u
hocamızın ağzına sağlıkkkkk çok teşekkür ederrrriiiizzzz❤❤❤❤
Hocam, konu ile alakalı değil ama;
Dolaşık parçacıkların lokaliteye aykırı davrandığını bildiğimize göre; "Parçacığın birinin kara delik içine düştüğü" durum çalışıldı mı? Matematiği belli mi? İlk bakışta karadelik içinden bilgi almanın yolu gibi görünüyor?
Çok güzel bir soru. Bu konu, Hawking ışıması dediğimiz kuramsal öngörünün altında yatan ve üzerinde on yıllardır tartışmaların yürüdüğü bir araştırma konusu. 2008'de çıkan güzel bir de popüler bilim kitabı var bu konuda: "Black Hole War: My Battle with Stephen Hawking to Make the World Safe for Quantum Mechanics". Ancak Türkçesi çevirisi çıktı mı bilemiyorum.
flu tv'yi ilker beyi birsey ogrenmekten ziyade sohbet etmeyi ogrenmek icin izliyorum.
Sonucunu görmüş olduğun bir şey için fikir sunmak ne kadar kolay. Hemen o projeye kesinlikle katılmazdım diyebiliyor herkes.
Katılmamış olmak da sizi suçlu yapar. Bir şeyi yapmak kadar bir şeyi yapmamak da sizi o şeyden sorumlu tutabilir.
Atom bombası projesinin sonucu ne olacaktı acaba? "Nazilerden önce yapalım" meşru bir gerekçe ama sonrasında hala devam etmek istemelerinde suç bulunması gayet normal.
Bunu bekliyordummmmmmm
Emeği geçenlere çok teşekkür ederim hocamı dinlemek çok keyifli
12:43'de sayın canikligil hocanın sesini kapatmışsınız ama hoca konuşmuyor cuta biraz daha dikkat edelim lütfen
izlemeden like attım. izlemedim ama bence çok iyi bölüm
Olmaz öyle saçma bilim serileri çözümlenip kitap olarak basılabilir mi acaba