UNITY AND SOLIDARITY, MORALS. Musahabe 5 Book. Mahmud Sami Ramazanoğlu.

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 1 гру 2024

КОМЕНТАРІ •

  • @AbdullahCANCAN
    @AbdullahCANCAN  9 днів тому +1

    TÜM SOHBETLER ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JsklOQUJ68GR1lNGBwGj_1.html
    Dualar ve Zikirler KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0K5uZsgWk6UvnuP4KRvmz88.html
    MUSÂHABE 1 KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Lfo65AsXEzWDnw9yJrXkhV.html
    MUSÂHABE 2 KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KRvDcohUJ-KP4vAzmSplY8.html
    MUSÂHABE 3 KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KjKoWyhcHUPT9RV5EPLouP.html
    MUSÂHABE 4 KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0I1r4qcoSuY-ZxC77EiZ7PM.html
    MUSÂHABE 5 KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Lvy37SSLJNV92Cywx-ehbu.html
    MUSÂHABE 6 KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0ImYbhzxn5K4s5sYtsXyo10.html
    HZ. YÛSUF KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Iz1FfNnIBYrSTxvjx4TtYd.html
    BEDİR GAZVESİ KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Juz2ZBlMPy1V19tvlV18TB.html
    HZ. EBÛBEKİR KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0L-AWhPD6yiYsNYFazfdywR.html
    HZ. ALİ'YYÜL-MURTEZÂ KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JjRJSNu9qbJXMJHNt6Gs3N.html
    HÂLİD BİN VELİD KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0LUjTc_TBxUyz611lUHtR_X.html
    OSMAN ZİNNÜREYN KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KcKzzC8CzS8G8Jm5j099kb.html
    HZ. ÖMER'UL-FÂRUK KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JIKasFPoFSTCh1uKGERAQj.html
    ASHÂB-I KİRAM 1 KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0L-nOyI6Aid_ZrNL5K2ri41.html
    ASHÂB-I KİRAM 2 KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0K9V39oqDPS7HyGOrkYWgc5.html
    UHUD GAZVESİ KİTABI ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KA4PJ9_Sbtaa2uRorlYSCq.html

    • @AbdullahCANCAN
      @AbdullahCANCAN  8 днів тому

      18- BİRLİK VE BERABERLİK, AHLAK. (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.)
      366. Müminler bina gibi birbirleriyle kenetlenmiştir:
      ''Müminin mümine karşı durumu, kısımları birbirini perçinleyen (takviye ve tahkim eden) bina gibidir. Birlikle yardımlaşma ile yaşarlar.'' (Buhari, Müslim)
      Sure-i Hucürâttaki: ''Müminler ancak kardeştirler. O halde iki kardeşinizin arasını (bulup) barıştırın. Allah'tan korkun, taki esirgenesiniz'' ayet-i kerimesi bu manayı teyit etmektedir.
      367. Yedullah cemaattedir:
      ''Allah'ın eli, (yardımı ve sıyaneti) cemaatin (topluluğun, birliğin) üzerindedir. (Onunla beraberdir.)'' (Tirmizî)
      368. Gerçek mümin tefrika çıkarmaz:
      ''Kim (birliği bozarak) aynılık yaparsa bizden (bizim kâmil ümmetimizden) değildir.'' (TaberânÎ)
      369. insanlara fayda ile mümtaz kullar:
      ''Allah'ın öyle kulları vardır ki, İnsanlara fayda (sağlamak) için Allah onlara birçok nimetlerle imtiyaz vermiştir. Kim Allah'ın kullarından bu menfaattarı esirgerse Allah o nimetleri kendilerinden uzaklaştırıp başkalarına nakil ve tahvil eder,
      370. Birlik ve beraberlik:
      ''Müslümanların kanları birbiriyle eşit olur. (Yani ceza ve hukuk bakımından her Müslüman müsavidir.) Onların en aşağı tabakasında bulunanları bile ammeye borçlarını ve vazifelerini ifaya koşar. Onlar kendi milletlerinden olmayanlara karşı bir tek eldir (bir ve beraberdir.)'' (Ebu Dâvud
      İslam demokrasisinin ve eşitliğinin ne kutsi ve muhkem temellere dayandığını amme hizmetlerinde en aşağı tabakada bulunanların bile istisnasız vazifeli olduğunu ve bütün Müslümanların bir tek el olarak birleşmesi lüzumunu bize apaçık anlatan bu hadis-i şerif ile daha nice benzerleri karşısında hepimiz hürmetle eğilmeliyiz.
      AHLAK
      371. Ahlakta fıtrat esastır:
      ''Doğan hiçbir gocuk hariç olmamak üzere hepsi İslam fıtratı üzerine dünyaya gelir de sonra anası, babası onu (Yahudi ise) Yahudi yaparlar; (Hristiyan ise) Nasrani yaparlar, Nitekim hayvanın doğurmasına siz de (bir ebe gibi) yardım ediyorsunuz. (Ve görüyorsunuz ki, onlar sağ-salim doğuyorlar.) Siz içlerinde kendiniz sonradan bir yerini (mesela kulağını ve burnunu, dudağını kesinceye kadar anasından öyle kesik olarak doğan bir yavru görüyor musunuz? Dediler:
      - Ya Rasûlullah! Çocuk iken ölenler hakkında ne buyurursunuz? Dedi ki:
      - Allah amel edenlere (onların niyetlerine göre) (yapacağını) çok iyi bilendir. (Buhari)
      Bu sual müşriklerin ölen çocukları hakkındadır. Bu bapta üc mezhep, yani nokta-i nazar vardır. Sahih olan tavakkuftur. İlmini Allah'a havale etmektir.
      Hadis-i şerifteki fıtrat, yaratılış, cibilliyet, hilkat manasına geldiği gibi ''İslam'' manasına da gelir. Burada Murad, Hakk dinini kabule olan istidattır. Kur'an-ı Kerim’in Rum Suesi 30
      ayetinde fıtrat bu manaya kullanılmıştır.
      ''Sen yüzünü bir muvahhit olarak o dosdoğru dine çevir. O din Allah'ın fıtratıdır ki, o insanlar bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yarattığı değiştirilmez. En doğru din, budur; fakat
      insanların bir çogu bilmezler.
      372. Ahlakta mizacın tesiri;
      Ashaptan bir zat, Rasûlullah sallallahu Teala aleyhi ve sellem'e sordu:
      - Ya Rasûlullah Cennete gireceklerle, cehennemlik olanlar bu dünyada bilinebilir mi?
      Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
      - Evet.
      Sahabe yine sordu:
      - Öyle ise amel edenlere neye o amelleri yapıyorlar?
      Bunun üzerine Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
      - ''Herkes ve her şey hangi mizaç ve tabiatta yaratıldı ise (yahut) kendisine hangi mizaç ve tabiatın icabı kolaylaştırıldı ise ona göre hareket eder." buyurdu. (Buharî) Nitekim isra Suresi'nde:
      ''Habibim sen, ''herkes, kendi tarikatı üzere amel eder'' de.'' buyrulmuştur? ( İsrâ Süresi, 46)
      373. Yaratılıştaki istidat:
      ''Herkes, kendisi için yaratılan şey ne ise ona (yani yaratılışındaki istidat ve kabiliyete göre) hazırlanmıştır. Binaenaleyh o istidada uyan amel, hareket ve meslek ona kolaylaştırılmış, uymayanlar güçleştirilmiştir.'' (Ahmed b. Hanbel)
      Hayatta öyle adamlar görülüyor ki, meslek edindikleri işlerden ziyade edinmedikleri mevzularda inkişaf etmekte meslek seçiminde yapılan geçmiş hataların hüsranını ömürleri boyunca çekmektedirler.
      Onun için ilk ve taze istidatlar üzerinde inceden inceye tetkikler yapmadan ve bu hususta erbabının mütalaasını almadan meslek tayinine gidilmemelidir.
      374. İnsanlar madenler gibidir:
      ''İnsanlar madenler gibidir. Irk (soy ve kan) dessastır. (Yâni iyi ve kötü gizli birçok hasletleri câmidir. Irsiyetin mayasıdır.) Kötü edep ve terbiye de kötü irk gibidir.'' (Beyhakî)

      Bu hadis-i şerif daha uzun olmak üzere Buhâri ve Müslim'de de vardır. ibn Melek der ki, ''insanların madenlere benzetilmesi istidatlarına göre şeref derecelerinin birbirinden farklı olmasındandır, Madenler de öyledir. Bir de şu kastediliyor ki, iyi maden cevherlerini meydana çıkarmak için nasıl mücahede Iazımsa güzel ahlak cevherlerini yakalamak uğrunda da riyazetle yorgunluklarla öyle çalışmak gerektir. Cahiliyet devrinde hayırlı, fakat İslam'a düşman olanlara misal olmak üzere bilahare İslam şerefine kavuşunca manevi yüce mevkiler işgal eden bazı ashabı hatırlamak yeter.
      Bu hadis-i şerifte asaletin, milli, ahlaki ve harsi terbiyenin büyük rolüne işaret edilmektedir.
      375. Ahlakı güzel olan:
      ''Müminlerin en faziletlisi, ahlakı en güzel olandir.'' (İbni Mace)
      376. Mekarim-i ahlakin on’u:
      ''Huyların şerefli ve değerli olanlar (başlıca) ondur ki bunlar bir adamda bulunur, oğlunda bulunmaz; oğlunda bulunur, babada olmaz. kölede bulunur, efendisinde bulunmaz. Allah onları (ebedi saadetini, bahtiyarlığını) dilediği kimselere taksim eder, Onlar da şunlardır,
      1- Doğru sözlülük
      2- Harpte (sebat ve) sadakat
      3- Sail (dilenciye) vermek; yardım etmek.
      4- Yapılan, iyiliklere iyilikle mukabele etmek,
      5- Emaneti korumak
      6- Akraba ile iyi münasebeti devam ettirmek
      7- Komşusunun hak ve hürmetini gözetmek
      8- Arkadaş (ve dost) hak ve hürmetine riayet etmek,
      9- Misafire yedirip içirmek (ziyafet vermek)
      10- Bunların başı hayadır, utanmaktır. (Hakim, Beyhaki)

    • @AbdullahCANCAN
      @AbdullahCANCAN  8 днів тому

      18- BİRLİK VE BERABERLİK, AHLAK. (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 2. Bölüm
      377. Fitnelerin kalbe hücumu:
      ''Fitneler (bozuk itikatlar, kötü düşünceler) hasır gibi deste deste, çabuk çabuk, birbiri ardınca kalplere arz olunur (musallat edilir). Yahut kalplere konup döşenmek örülmek itiyad haline gelmek ister. Artık herhangi kalp onları su içer gibi içine çekip alırsa (meşrep ve adet edinirse) onda simsiyah bir nokta (yani fitnelerin eseri) belirir. Hangi kalp de onları (tiksinip) red ve defederse onda da bembeyaz bir nokta yerleşir. Nihayet bir kalp iki kalp (maiyetini almış) olur. (Biri kötülükleri kabul etmediği için mermer gibi saf ve beyazdır ki, ona gökler ve yer durdukça bir daha fenalık (yapışıp) zarar vermez. Diğeri de siyah ve paslıdır ki, o da devrik tepesi aşağı dönmüş bir testiye benzer. (içinde hayır adına ne varsa hiçbiri kalmaz, dökülür.) işte o kalp ne marufu (ve meşru) tanır, ne münkeri (meşru olmayanı red ve) inkar eder. Ancak heva ve hevesinden kendisine meşrep edilen şey ne ise o kalır. (Buhari, Müslim)
      378. Kötülüğe iyilikle mukabele:
      ''Enes radıyallahu anh'den:
      Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in maiyetinde idim. Üzerinde kenarı kalın bir libas (rida) vardı. Bir bedevi onun bu ridasını öyle bir şiddetle çekti ki, o libasın kenarı onun mübarek boyun tarafında iz bıraktı, sonra söyle dedi:
      - Ya Muhammed! sallallahu aleyhi ve sellem benim şu iki devemi nezdindeki Allah'ın malından erzak yükle!
      Çünkü benim için ne kendi malından, ne de babanın malından erzak yükleyecek değilsin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir sükut ettikten sonra buyurdu ki;
      - ''Mal Allah'ın malıdır, bende O'nun kuluyum.''
      Sonra şöyle buyurdu;
      - ''Ey arabî, bana yaptığın şu şeyin tıpkısı ceza olarak hakkında tatbik edilsin mi?''
      Bedevî; Hayır sen kötülüğe kötülükle mukabele etmezsin dedi.
      Bu cebap karşısında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem güldü. Sonra onun bir devesine arpa, bir devesine de hurma yükletilmesini emretti.
      Hazreti Aişe radiyallahu anha der ki;
      Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şahsen uğradığı bir haksızlığa, zulme karşı bir intikam almazdı. Meğer ki o kötülük Allah'ın ve halkın haklarına tecavüz mahiyetinde olsun. Peygamberimiz hiçbir hizmetçiyi, hiçbir kadını dövmemiştir.
      379. Peygamberimizin tevazuu:
      Huzuru saadet gelen bir zat, Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in mehabetinden titremişti. Bunun üzerine efendimiz:
      - ''Korkma! Müsterih ol! Çünkü ben, bir hükümdar değilim. Ben ancak kadîd (et kurusu) yiyen Kureyş'ten bir kadının oğluyum.'' buyurarak onu sükuna davet etmişti. (Beyhakî)
      380. Medhu senada haddi asmamak:
      ''Beni (medih ve senada) Meryem'in oğlu İsa (hakkında) mübalağa edildiği gibi haddi aşmayın. Ben ancak bir kulum. O halde (bana sadece) ''Allah'ın kulu ve peygamberi'' deyin. (Buhari)
      381. Haya:
      ''Utanmak, imandandır.'' (Buhari, Müslim)
      382. insanlardan utanmak:
      ''Kim insanlardan utanmazsa Allah'tan da utanmaz.'' (Taberani)
      383. Malayaniyi terk:
      ''Kişinin Müslümanlığının güzelliği kendisine mana ifade etmeyen (yaramayan) şeyleri terk etmesidir.'' (Tirmizi)
      Tirmizi'de Enes radıyallahu anh'den şu mealde bir hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Ashab-ı kiramdan biri vefat etmişti. Bazıları ''Ne mutlu, şehittir, cennetliktir, dediler.
      Bunun üzerine Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
      - Ne biliyorsunuz? Belki o faydasız konuşmuştur, yahut malın azaltmayacak bir miktar üzere bile cimrilik etmiştir, buyurmuştur.
      Beyhaki'nin aynı râviden nakline göre Uhud'da şehit edilen bir sahâbî hakkında da böyle bir hadis varit olmuştur.
      Yalnız onda ''malını azaltmayacak miktar üzerinde bile cimrilik etmiştir.'' yerine ''kendisini zengin etmeyecek bir miktar üzerinde bile cimrilik etmiştir.'' meali vardır. Sahabenin aynı
      zât mı yoksa aynı aynı iki zat mı olduğu tasrih edilmemiştir. İsimleri de malum değildir.
      Bu iki rivayete nazaran hem düşman karşısında hem de sevgili Peygamberimizin maiyetinde şehit olan veya herhangi bir surette irtihal edip de hakkında iyi zan beslenen hatta ''cennetliktir'' hükmü verilen sahabe üzerinde bile sırf boş lakırdı eti mi, etmedi mi? Malından cimrilik yaptı mı yapmadı mı? diye ehemmiyetle nasıl durulmuş olduğunu dikkat ve ibretle teemmül etmeliyiz.

  • @Babaannenaba
    @Babaannenaba 5 днів тому +1

    ❤️🤲

  • @AbdullahCANCAN
    @AbdullahCANCAN  8 днів тому +1

    18- BİRLİK VE BERABERLİK, AHLAK. (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 1. Bölüm
    366. Müminler bina gibi birbirleriyle kenetlenmiştir:
    ''Müminin mümine karşı durumu, kısımları birbirini perçinleyen (takviye ve tahkim eden) bina gibidir. Birlikle yardımlaşma ile yaşarlar.'' (Buhari, Müslim)
    Sure-i Hucürâttaki: ''Müminler ancak kardeştirler. O halde iki kardeşinizin arasını (bulup) barıştırın. Allah'tan korkun, taki esirgenesiniz'' ayet-i kerimesi bu manayı teyit etmektedir.
    367. Yedullah cemaattedir:
    ''Allah'ın eli, (yardımı ve sıyaneti) cemaatin (topluluğun, birliğin) üzerindedir. (Onunla beraberdir.)'' (Tirmizî)
    368. Gerçek mümin tefrika çıkarmaz:
    ''Kim (birliği bozarak) aynılık yaparsa bizden (bizim kâmil ümmetimizden) değildir.'' (TaberânÎ)
    369. insanlara fayda ile mümtaz kullar:
    ''Allah'ın öyle kulları vardır ki, İnsanlara fayda (sağlamak) için Allah onlara birçok nimetlerle imtiyaz vermiştir. Kim Allah'ın kullarından bu menfaattarı esirgerse Allah o nimetleri kendilerinden uzaklaştırıp başkalarına nakil ve tahvil eder,
    370. Birlik ve beraberlik:
    ''Müslümanların kanları birbiriyle eşit olur. (Yani ceza ve hukuk bakımından her Müslüman müsavidir.) Onların en aşağı tabakasında bulunanları bile ammeye borçlarını ve vazifelerini ifaya koşar. Onlar kendi milletlerinden olmayanlara karşı bir tek eldir (bir ve beraberdir.)'' (Ebu Dâvud
    İslam demokrasisinin ve eşitliğinin ne kutsi ve muhkem temellere dayandığını amme hizmetlerinde en aşağı tabakada bulunanların bile istisnasız vazifeli olduğunu ve bütün Müslümanların bir tek el olarak birleşmesi lüzumunu bize apaçık anlatan bu hadis-i şerif ile daha nice benzerleri karşısında hepimiz hürmetle eğilmeliyiz.
    AHLAK
    371. Ahlakta fıtrat esastır:
    ''Doğan hiçbir gocuk hariç olmamak üzere hepsi İslam fıtratı üzerine dünyaya gelir de sonra anası, babası onu (Yahudi ise) Yahudi yaparlar; (Hristiyan ise) Nasrani yaparlar, Nitekim hayvanın doğurmasına siz de (bir ebe gibi) yardım ediyorsunuz. (Ve görüyorsunuz ki, onlar sağ-salim doğuyorlar.) Siz içlerinde kendiniz sonradan bir yerini (mesela kulağını ve burnunu, dudağını kesinceye kadar anasından öyle kesik olarak doğan bir yavru görüyor musunuz? Dediler:
    - Ya Rasûlullah! Çocuk iken ölenler hakkında ne buyurursunuz? Dedi ki:
    - Allah amel edenlere (onların niyetlerine göre) (yapacağını) çok iyi bilendir. (Buhari)
    Bu sual müşriklerin ölen çocukları hakkındadır. Bu bapta üc mezhep, yani nokta-i nazar vardır. Sahih olan tavakkuftur. İlmini Allah'a havale etmektir.
    Hadis-i şerifteki fıtrat, yaratılış, cibilliyet, hilkat manasına geldiği gibi ''İslam'' manasına da gelir. Burada Murad, Hakk dinini kabule olan istidattır. Kur'an-ı Kerim’in Rum Suesi 30
    ayetinde fıtrat bu manaya kullanılmıştır.
    ''Sen yüzünü bir muvahhit olarak o dosdoğru dine çevir. O din Allah'ın fıtratıdır ki, o insanlar bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yarattığı değiştirilmez. En doğru din, budur; fakat
    insanların bir çogu bilmezler.
    372. Ahlakta mizacın tesiri;
    Ashaptan bir zat, Rasûlullah sallallahu Teala aleyhi ve sellem'e sordu:
    - Ya Rasûlullah Cennete gireceklerle, cehennemlik olanlar bu dünyada bilinebilir mi?
    Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
    - Evet.
    Sahabe yine sordu:
    - Öyle ise amel edenlere neye o amelleri yapıyorlar?
    Bunun üzerine Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
    - ''Herkes ve her şey hangi mizaç ve tabiatta yaratıldı ise (yahut) kendisine hangi mizaç ve tabiatın icabı kolaylaştırıldı ise ona göre hareket eder." buyurdu. (Buharî) Nitekim isra Suresi'nde:
    ''Habibim sen, ''herkes, kendi tarikatı üzere amel eder'' de.'' buyrulmuştur? ( İsrâ Süresi, 46)
    373. Yaratılıştaki istidat:
    ''Herkes, kendisi için yaratılan şey ne ise ona (yani yaratılışındaki istidat ve kabiliyete göre) hazırlanmıştır. Binaenaleyh o istidada uyan amel, hareket ve meslek ona kolaylaştırılmış, uymayanlar güçleştirilmiştir.'' (Ahmed b. Hanbel)
    Hayatta öyle adamlar görülüyor ki, meslek edindikleri işlerden ziyade edinmedikleri mevzularda inkişaf etmekte meslek seçiminde yapılan geçmiş hataların hüsranını ömürleri boyunca çekmektedirler.
    Onun için ilk ve taze istidatlar üzerinde inceden inceye tetkikler yapmadan ve bu hususta erbabının mütalaasını almadan meslek tayinine gidilmemelidir.
    374. İnsanlar madenler gibidir:
    ''İnsanlar madenler gibidir. Irk (soy ve kan) dessastır. (Yâni iyi ve kötü gizli birçok hasletleri câmidir. Irsiyetin mayasıdır.) Kötü edep ve terbiye de kötü irk gibidir.'' (Beyhakî)

    Bu hadis-i şerif daha uzun olmak üzere Buhâri ve Müslim'de de vardır. ibn Melek der ki, ''insanların madenlere benzetilmesi istidatlarına göre şeref derecelerinin birbirinden farklı olmasındandır, Madenler de öyledir. Bir de şu kastediliyor ki, iyi maden cevherlerini meydana çıkarmak için nasıl mücahede Iazımsa güzel ahlak cevherlerini yakalamak uğrunda da riyazetle yorgunluklarla öyle çalışmak gerektir. Cahiliyet devrinde hayırlı, fakat İslam'a düşman olanlara misal olmak üzere bilahare İslam şerefine kavuşunca manevi yüce mevkiler işgal eden bazı ashabı hatırlamak yeter.
    Bu hadis-i şerifte asaletin, milli, ahlaki ve harsi terbiyenin büyük rolüne işaret edilmektedir.
    375. Ahlakı güzel olan:
    ''Müminlerin en faziletlisi, ahlakı en güzel olandir.'' (İbni Mace)
    376. Mekarim-i ahlakin on’u:
    ''Huyların şerefli ve değerli olanlar (başlıca) ondur ki bunlar bir adamda bulunur, oğlunda bulunmaz; oğlunda bulunur, babada olmaz. kölede bulunur, efendisinde bulunmaz. Allah onları (ebedi saadetini, bahtiyarlığını) dilediği kimselere taksim eder, Onlar da şunlardır,
    1- Doğru sözlülük
    2- Harpte (sebat ve) sadakat
    3- Sail (dilenciye) vermek; yardım etmek.
    4- Yapılan, iyiliklere iyilikle mukabele etmek,
    5- Emaneti korumak
    6- Akraba ile iyi münasebeti devam ettirmek
    7- Komşusunun hak ve hürmetini gözetmek
    8- Arkadaş (ve dost) hak ve hürmetine riayet etmek,
    9- Misafire yedirip içirmek (ziyafet vermek)
    10- Bunların başı hayadır, utanmaktır. (Hakim, Beyhaki)

  • @MustafaATALAY-u2r
    @MustafaATALAY-u2r 8 днів тому +1

    🇹🇷

  • @AbdullahCANCAN
    @AbdullahCANCAN  8 днів тому +1

    18- BİRLİK VE BERABERLİK, AHLAK. (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 2. Bölüm
    377. Fitnelerin kalbe hücumu:
    ''Fitneler (bozuk itikatlar, kötü düşünceler) hasır gibi deste deste, çabuk çabuk, birbiri ardınca kalplere arz olunur (musallat edilir). Yahut kalplere konup döşenmek örülmek itiyad haline gelmek ister. Artık herhangi kalp onları su içer gibi içine çekip alırsa (meşrep ve adet edinirse) onda simsiyah bir nokta (yani fitnelerin eseri) belirir. Hangi kalp de onları (tiksinip) red ve defederse onda da bembeyaz bir nokta yerleşir. Nihayet bir kalp iki kalp (maiyetini almış) olur. (Biri kötülükleri kabul etmediği için mermer gibi saf ve beyazdır ki, ona gökler ve yer durdukça bir daha fenalık (yapışıp) zarar vermez. Diğeri de siyah ve paslıdır ki, o da devrik tepesi aşağı dönmüş bir testiye benzer. (içinde hayır adına ne varsa hiçbiri kalmaz, dökülür.) işte o kalp ne marufu (ve meşru) tanır, ne münkeri (meşru olmayanı red ve) inkar eder. Ancak heva ve hevesinden kendisine meşrep edilen şey ne ise o kalır. (Buhari, Müslim)
    378. Kötülüğe iyilikle mukabele:
    ''Enes radıyallahu anh'den:
    Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in maiyetinde idim. Üzerinde kenarı kalın bir libas (rida) vardı. Bir bedevi onun bu ridasını öyle bir şiddetle çekti ki, o libasın kenarı onun mübarek boyun tarafında iz bıraktı, sonra söyle dedi:
    - Ya Muhammed! sallallahu aleyhi ve sellem benim şu iki devemi nezdindeki Allah'ın malından erzak yükle!
    Çünkü benim için ne kendi malından, ne de babanın malından erzak yükleyecek değilsin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir sükut ettikten sonra buyurdu ki;
    - ''Mal Allah'ın malıdır, bende O'nun kuluyum.''
    Sonra şöyle buyurdu;
    - ''Ey arabî, bana yaptığın şu şeyin tıpkısı ceza olarak hakkında tatbik edilsin mi?''
    Bedevî; Hayır sen kötülüğe kötülükle mukabele etmezsin dedi.
    Bu cebap karşısında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem güldü. Sonra onun bir devesine arpa, bir devesine de hurma yükletilmesini emretti.
    Hazreti Aişe radiyallahu anha der ki;
    Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şahsen uğradığı bir haksızlığa, zulme karşı bir intikam almazdı. Meğer ki o kötülük Allah'ın ve halkın haklarına tecavüz mahiyetinde olsun. Peygamberimiz hiçbir hizmetçiyi, hiçbir kadını dövmemiştir.
    379. Peygamberimizin tevazuu:
    Huzuru saadet gelen bir zat, Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in mehabetinden titremişti. Bunun üzerine efendimiz:
    - ''Korkma! Müsterih ol! Çünkü ben, bir hükümdar değilim. Ben ancak kadîd (et kurusu) yiyen Kureyş'ten bir kadının oğluyum.'' buyurarak onu sükuna davet etmişti. (Beyhakî)
    380. Medhu senada haddi asmamak:
    ''Beni (medih ve senada) Meryem'in oğlu İsa (hakkında) mübalağa edildiği gibi haddi aşmayın. Ben ancak bir kulum. O halde (bana sadece) ''Allah'ın kulu ve peygamberi'' deyin. (Buhari)
    381. Haya:
    ''Utanmak, imandandır.'' (Buhari, Müslim)
    382. insanlardan utanmak:
    ''Kim insanlardan utanmazsa Allah'tan da utanmaz.'' (Taberani)
    383. Malayaniyi terk:
    ''Kişinin Müslümanlığının güzelliği kendisine mana ifade etmeyen (yaramayan) şeyleri terk etmesidir.'' (Tirmizi)
    Tirmizi'de Enes radıyallahu anh'den şu mealde bir hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Ashab-ı kiramdan biri vefat etmişti. Bazıları ''Ne mutlu, şehittir, cennetliktir, dediler.
    Bunun üzerine Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
    - Ne biliyorsunuz? Belki o faydasız konuşmuştur, yahut malın azaltmayacak bir miktar üzere bile cimrilik etmiştir, buyurmuştur.
    Beyhaki'nin aynı râviden nakline göre Uhud'da şehit edilen bir sahâbî hakkında da böyle bir hadis varit olmuştur.
    Yalnız onda ''malını azaltmayacak miktar üzerinde bile cimrilik etmiştir.'' yerine ''kendisini zengin etmeyecek bir miktar üzerinde bile cimrilik etmiştir.'' meali vardır. Sahabenin aynı
    zât mı yoksa aynı aynı iki zat mı olduğu tasrih edilmemiştir. İsimleri de malum değildir.
    Bu iki rivayete nazaran hem düşman karşısında hem de sevgili Peygamberimizin maiyetinde şehit olan veya herhangi bir surette irtihal edip de hakkında iyi zan beslenen hatta ''cennetliktir'' hükmü verilen sahabe üzerinde bile sırf boş lakırdı eti mi, etmedi mi? Malından cimrilik yaptı mı yapmadı mı? diye ehemmiyetle nasıl durulmuş olduğunu dikkat ve ibretle teemmül etmeliyiz.