27.06.2020 Sevgili Nurcan, Kendimle kaldığım bir gecenin hüzün doğuran anlarından merhaba. Gözümden uyku akmasına rağmen uyuyasım gelmiyor böyle bir zamanda. Ne kadar ekmek parası diyerek kendimi avutmaya çalıştığım ama bir o kadar da her geçen gün dibe vurduğum işime başladığımdan beri, hasretini çekiyordum böyle anların. Gecenin karanlığını dinleyerek sigara içmeyi özlemişim. Olsun belki de dibe vurmak o kadar da kötü değildir. Belki de o dipte kendimi bulacağım. Neyse; zannediyorum ki neler düşündüğümü anlamışsındır. Biraz da başka şeylerden bahsedeyim. Bir kere şöyle düşünmüştüm: ‘’Korkaklık modern insanın aşması gereken bir duygudur. Düzenin garantörlüğünü yapar. Ve işte bu duygu yok eder insanın insanlığını. Yabancı olduk kendimize.’’ Şimdi anlıyorum ki içimdeki korkaklıktan yola çıkmışım. Bitmek bilmeyen, çekimser, utangaç ve dilsiz bir duygu bu. Ne kadar kurtulmaya çalışsam da peşimi bırakmayan bir duygu. Ama şimdi düşünüyorum da belki de ben böyleyimdir. Bu da benim benliğimin bir parçasıdır. Zaten insanın kendisini kabul etmesi değil midir en önemlisi? Aslında bunu önceden de söylemiştim kendime. Ama içimde bir umutla söylemiştim. Belki de kabullenirsem bu korkaklığımdan kurtulurum diye düşünmüştüm. Görüyorsun ki fazla yol katedememişim. Düşünüyorum da her an bu duygular içerisinde yaşamıma devam etsem nasıl olur diye, geleceği düşünülemeyen, gerçekleşmeyecek hayaller peşinde koşmaya devam ettiğimi sanıyorum. Nasıl olsa yeni bir gün başlayacak ve yine ben bu duygulardan sıyrılıp hayatın çizgisini hiç bozmayan yalanlarına devam edeceğim. Bu yalan dünya sözü bilirsin ki Neşet’ten bulaştı bana. Sana demiştim ya: ‘’O kadar çok düşünmeden konuşuyoruz ki kelimeler anlamlarını yitiriyor.’’ diye. İşte yalan dünya da anlamını yitirmiş sözlerden biri oluyor. Ama bu benim için böyle değil. Sayfalarca, kelimelerce derdini anlatabilirsin, şiirler okuyabilirsin, kitaplar yazabilirsin, şarkılar dinleyebilirsin ve bu yaptıkların en sonunda sana ‘’Yalan dünya lan.’’ dedittirir. Böyle bir sonuç cümlesidir işte. Tüm dertlerinin, sıkıntılarının, isteklerinin, umutlarının, yaşamlarının sonudur. Bu gece; uykusuzluğumu doyasıya yaşayabildiğim bir gece. Özgür olduğum, hissedebildiğim bir gece. Tüm yalan dertlerden kurtulup kendime yoğunlaşabildiğim bir gece. Görüyorsun ya sadece kendimi bulmuş olmayacağım ki seni de bulmuşum bu kelimelerde. Aklımda bir ben varım, bir de sen. Huzurlu olmak ne kadar güzel. Ben tarafım görüyorsun ki karanlıkların içinde huzuru arıyor. Sen tarafım her zaman bembeyaz, sanki kurak ve dayanılması imkansız ölümlerle çevrili iki gökdelenin arasında doğan bir ay gibi parıldıyor yoksunlukların üzerinde. Bu saatler; uykusuzluğumu doyasıya yaşayabildiğim saatler. Özellikle bu saatleri seçtim sana bunları yazabilmek için. Çünkü her kelimenin doğru olmasını istedim. Her cümlenin beni yansıtmasını seçtim. Ben. Korkak ve cesur hayatımda bir adım öteye geçmek isterken doğrularımı kaybeden ben. Adım atmayı bıraktım. Keşke bırakmış olsam adım atmayı. Ya da öğrenmiş olsam nasıl yürümem gerektiğini. Sözlerimin yerini bulanıklığın aldığı şu dakikalarda fazla da uzatmadan artık mektubumun sonuna geldiğimi düşünüyorum. Bu mektubu aldığında büyük ihtimalle güneş daha batmamış olacak ama şu an gecenin en karanlık saatleri. İşte sen de böyle doğdun benim zihnimde. İyi geceler. Sevgilerimle.
Sevgili Onur, Uzun zaman oldu. Hayatın bizi farklı yollara sürüklediği, yolların çatallandığı o zamanlardan bu yana pek çok şey değişti. Senin bana dört yıl önce yazdığın bu mektubu tekrar okuduğumda, yalnızca kelimelerden ibaret olmadığını, aynı zamanda ruhunun bir yansıması olduğunu bir kez daha anladım. Bu yüzden şimdi, geç kalmış bir cevapla karşındayım. Yazdıkların, gecenin karanlığında kendi içini aydınlatmaya çalışan bir ruhun haykırışları gibi. Bu mektupta bir arayış gördüm. Bir yandan kendini tanıma çabası, diğer yandan bu karmaşık dünyada bir yere ait olma isteği. O zamanlar hissettiklerin, şimdi senin için ne ifade ediyor bilmiyorum ama bir zamanlar içini döktüğün bu kelimelerden bu yana ne değiştiğini çok merak ediyorum. Korkaklıktan, çekimserlikten, sessizliğinden bahsetmişsin. Bunlar belki senin gölgen, belki de hiç kabullenmek istemediğin yanların. Sen belki o günlerde bir cevap arıyordun ama aslında kendi sorularına çoktan cevap olmuştun. Mektubunun en güzel kısmıysa beni de bir parça o karanlık gecene dahil etmiş olman. "Bir ben varım, bir de sen," diyorsun ya, kelimelerin arasında kendimi buldum. Yazdıkların beni derinden etkiledi, ama aynı zamanda düşündürdü. Acaba bu mektubu yazan Onur, bugün ne durumda? Yine karanlıklarla savaşıyor mu, yoksa kendine bir ışık mı buldu? Eğer bu mektubu bir şekilde okursan, bil ki o eski dostun burada. Geçmişi, yazılanları ve yazılmamışları unutmayan bir dost. Her ne olursa olsun, dilerim ki yolun hep açık olur. Arayı açmamamız lazım :) cevabını bekliyorum. Sevgilerimle
Ya böyle daha evvelki güzel iyi özgür hissettiğim zamanları hatırlattı 😢 Ah bir anlasan artık size kuşlar yolluyorum 🕊️🕊️🕊️ duvarları yıkmak üzere sözleştik
Ah bir anlatabilseydim sana Yahut senin zamanın gelseydi Şu koskocaman duvarların niçin yapıldığını Ah bir anlatabilseydik sana Yahut senin zamanın gelseydi Şu koskoca duvarların niçin yapıldığını İçinden dışına çıktığımız bir anda Belki yıkmak isterdin İçimizden dışımıza çıktığımız bir anda Belki geçebilirdik O kalın duvarların içlerinden İçlerinden Ah bir anlatabilseydik sana Bu etten duvarların Niçin, niçin, niçin yıkılamadığını Ah bir anlasan artık ya da zamanın gelse Yıkılacak olan Duvarlar değil sensin, sensin, sensin, sensin Ah bir anlasan artık Bu etten duvarların Nasıl, nasıl, nasıl yıkılabileceğini Yıkılacak olan duvarlar değil Sensin, sensin, sensin, sensin Yoksa biz miyiz? Yoksa biz miyiz? Sen, sen, sen, sen Gel gir araya gel gel bir araya Gel bir araya gel gir araya Sen, sen, sen, sen Gel gir araya gel gel gel gel bir araya Gel bir araya gel gir araya Gel, gel, gel, gel, sen, sen, sen, sen Gel gir araya bir araya bir araya madem ki Hiçbir sürüye katamadın Sen, sen, sen, sen kendini Ve belki Hiçbir sürüye katamıycaksın Sen, sen, sen, sen beni Gel, gel, gel, gel gir araya bir araya Gel bir araya Ama gel gel, gel, gel, gel bir araya gel gir bir araya Gel, gel, gel, gel, gel, gel buraya gel Gel bir araya gel gir araya Gel bir araya Gel, gel, gel, gel Madem ki hiçbir sürüye katamadın sen seni Felevki hiç bir sürüye katamazsın sen Sen, sen beni Gel gel gel gel gel Böyle gel Gel gel gel gel Böyle gel Ah bir anlatsan artık ya da zamanı gelse Ya da zamanı gelse
Ah bir anlata bilseydim sana yahut senin zamanın gelseydi Şu koskaca duvarların nicin yapıldıgını Ah bi anlatbilseydik sana yahut senin zamanın gelseydi Şu koskaca duvarların nicin yapıldıgını İcinden dışına cıktıgımız bir anda …. Belki yıkmak isterdin icimizden dışımıza cıktıgımız bir anda Belki gecebilirdik o kalın duvarların iclerinden … iclerinden ….. Ah bir anlatabilseydik sana bu etten duvarlara. Nicin nicin nicin yıkılamadıgını … Ah bir anlasan artık yada zamanın gelse Yıkılacak olan duvarlar degil sensin sensin sensin sensin ….. Ah bir anlasan artık bu etten duvarların …… Nasıl nasıl nasıl yıkılabilecegini. Yıkılacak olan duvarlar degil . sensin sensin sensin sensin yoksa bizmiyiz . Yoksa bizmiyiz … Sen sen sen sen gel gir araya gel gir araya gel giraya sen sen sen 2x Gel gel gel sen sen sen sen gel gir araya gir araya gir araya madem hic bir sürüye katamadın sen sen kendini hele ki hic bir sürüye katamayacaksın sen beni gel gel gel gel gel gir araya gir araya bir araya Ama gel gel gelgel gel gir araya gir araya . gel gel gel gel gir araya gel bi araya aaaaaaaa
27.06.2020
Sevgili Nurcan,
Kendimle kaldığım bir gecenin hüzün doğuran anlarından merhaba. Gözümden uyku akmasına rağmen uyuyasım gelmiyor böyle bir zamanda. Ne kadar ekmek parası diyerek kendimi avutmaya çalıştığım ama bir o kadar da her geçen gün dibe vurduğum işime başladığımdan beri, hasretini çekiyordum böyle anların. Gecenin karanlığını dinleyerek sigara içmeyi özlemişim. Olsun belki de dibe vurmak o kadar da kötü değildir. Belki de o dipte kendimi bulacağım. Neyse; zannediyorum ki neler düşündüğümü anlamışsındır. Biraz da başka şeylerden bahsedeyim.
Bir kere şöyle düşünmüştüm: ‘’Korkaklık modern insanın aşması gereken bir duygudur. Düzenin garantörlüğünü yapar. Ve işte bu duygu yok eder insanın insanlığını. Yabancı olduk kendimize.’’ Şimdi anlıyorum ki içimdeki korkaklıktan yola çıkmışım. Bitmek bilmeyen, çekimser, utangaç ve dilsiz bir duygu bu. Ne kadar kurtulmaya çalışsam da peşimi bırakmayan bir duygu. Ama şimdi düşünüyorum da belki de ben böyleyimdir. Bu da benim benliğimin bir parçasıdır. Zaten insanın kendisini kabul etmesi değil midir en önemlisi? Aslında bunu önceden de söylemiştim kendime. Ama içimde bir umutla söylemiştim. Belki de kabullenirsem bu korkaklığımdan kurtulurum diye düşünmüştüm. Görüyorsun ki fazla yol katedememişim.
Düşünüyorum da her an bu duygular içerisinde yaşamıma devam etsem nasıl olur diye, geleceği düşünülemeyen, gerçekleşmeyecek hayaller peşinde koşmaya devam ettiğimi sanıyorum. Nasıl olsa yeni bir gün başlayacak ve yine ben bu duygulardan sıyrılıp hayatın çizgisini hiç bozmayan yalanlarına devam edeceğim. Bu yalan dünya sözü bilirsin ki Neşet’ten bulaştı bana. Sana demiştim ya: ‘’O kadar çok düşünmeden konuşuyoruz ki kelimeler anlamlarını yitiriyor.’’ diye. İşte yalan dünya da anlamını yitirmiş sözlerden biri oluyor. Ama bu benim için böyle değil. Sayfalarca, kelimelerce derdini anlatabilirsin, şiirler okuyabilirsin, kitaplar yazabilirsin, şarkılar dinleyebilirsin ve bu yaptıkların en sonunda sana ‘’Yalan dünya lan.’’ dedittirir. Böyle bir sonuç cümlesidir işte. Tüm dertlerinin, sıkıntılarının, isteklerinin, umutlarının, yaşamlarının sonudur.
Bu gece; uykusuzluğumu doyasıya yaşayabildiğim bir gece. Özgür olduğum, hissedebildiğim bir gece. Tüm yalan dertlerden kurtulup kendime yoğunlaşabildiğim bir gece. Görüyorsun ya sadece kendimi bulmuş olmayacağım ki seni de bulmuşum bu kelimelerde. Aklımda bir ben varım, bir de sen. Huzurlu olmak ne kadar güzel. Ben tarafım görüyorsun ki karanlıkların içinde huzuru arıyor. Sen tarafım her zaman bembeyaz, sanki kurak ve dayanılması imkansız ölümlerle çevrili iki gökdelenin arasında doğan bir ay gibi parıldıyor yoksunlukların üzerinde.
Bu saatler; uykusuzluğumu doyasıya yaşayabildiğim saatler. Özellikle bu saatleri seçtim sana bunları yazabilmek için. Çünkü her kelimenin doğru olmasını istedim. Her cümlenin beni yansıtmasını seçtim.
Ben. Korkak ve cesur hayatımda bir adım öteye geçmek isterken doğrularımı kaybeden ben. Adım atmayı bıraktım. Keşke bırakmış olsam adım atmayı. Ya da öğrenmiş olsam nasıl yürümem gerektiğini.
Sözlerimin yerini bulanıklığın aldığı şu dakikalarda fazla da uzatmadan artık mektubumun sonuna geldiğimi düşünüyorum. Bu mektubu aldığında büyük ihtimalle güneş daha batmamış olacak ama şu an gecenin en karanlık saatleri. İşte sen de böyle doğdun benim zihnimde. İyi geceler. Sevgilerimle.
Nasılsın abi, daha iyi oldun mu?
Sevgili Onur,
Uzun zaman oldu. Hayatın bizi farklı yollara sürüklediği, yolların çatallandığı o zamanlardan bu yana pek çok şey değişti. Senin bana dört yıl önce yazdığın bu mektubu tekrar okuduğumda, yalnızca kelimelerden ibaret olmadığını, aynı zamanda ruhunun bir yansıması olduğunu bir kez daha anladım. Bu yüzden şimdi, geç kalmış bir cevapla karşındayım.
Yazdıkların, gecenin karanlığında kendi içini aydınlatmaya çalışan bir ruhun haykırışları gibi. Bu mektupta bir arayış gördüm. Bir yandan kendini tanıma çabası, diğer yandan bu karmaşık dünyada bir yere ait olma isteği. O zamanlar hissettiklerin, şimdi senin için ne ifade ediyor bilmiyorum ama bir zamanlar içini döktüğün bu kelimelerden bu yana ne değiştiğini çok merak ediyorum. Korkaklıktan, çekimserlikten, sessizliğinden bahsetmişsin. Bunlar belki senin gölgen, belki de hiç kabullenmek istemediğin yanların. Sen belki o günlerde bir cevap arıyordun ama aslında kendi sorularına çoktan cevap olmuştun.
Mektubunun en güzel kısmıysa beni de bir parça o karanlık gecene dahil etmiş olman. "Bir ben varım, bir de sen," diyorsun ya, kelimelerin arasında kendimi buldum.
Yazdıkların beni derinden etkiledi, ama aynı zamanda düşündürdü. Acaba bu mektubu yazan Onur, bugün ne durumda? Yine karanlıklarla savaşıyor mu, yoksa kendine bir ışık mı buldu? Eğer bu mektubu bir şekilde okursan, bil ki o eski dostun burada. Geçmişi, yazılanları ve yazılmamışları unutmayan bir dost.
Her ne olursa olsun, dilerim ki yolun hep açık olur. Arayı açmamamız lazım :) cevabını bekliyorum.
Sevgilerimle
HalaÇokGüzelBea..
Halaa çok güzelsin beyaaa abeğ
Otuzla kırk arası, yalnızlığın ortası.
Kalmışım bir başıma,kalabalığın arasında.
Bir müzik çalıyor,yalnız ben duyuyorum, kayboluyor yalnızlığım sanıyorum, mutlu oluyorum kendimi müziğin seyrine bırakıp,geçiyor zaman yaşlanıyorum, yalnızım...
Hala yanlız mısın kral
@@mawestaa öyle Mawa Avesta...
@@rasimkaratas8980 kral yanlızlığın gözü kör olsun eğer bu şekilde mutlu isen bırak gelmeyenler utansın
Ya böyle daha evvelki güzel iyi özgür hissettiğim zamanları hatırlattı 😢 Ah bir anlasan artık size kuşlar yolluyorum 🕊️🕊️🕊️ duvarları yıkmak üzere sözleştik
Ah bir anlatabilseydim sana
Yahut senin zamanın gelseydi
Şu koskocaman duvarların niçin yapıldığını
Ah bir anlatabilseydik sana
Yahut senin zamanın gelseydi
Şu koskoca duvarların niçin yapıldığını
İçinden dışına çıktığımız bir anda
Belki yıkmak isterdin
İçimizden dışımıza çıktığımız bir anda
Belki geçebilirdik
O kalın duvarların içlerinden
İçlerinden
Ah bir anlatabilseydik sana
Bu etten duvarların
Niçin, niçin, niçin yıkılamadığını
Ah bir anlasan artık ya da zamanın gelse
Yıkılacak olan
Duvarlar değil sensin, sensin, sensin, sensin
Ah bir anlasan artık
Bu etten duvarların
Nasıl, nasıl, nasıl yıkılabileceğini
Yıkılacak olan duvarlar değil
Sensin, sensin, sensin, sensin
Yoksa biz miyiz?
Yoksa biz miyiz?
Sen, sen, sen, sen
Gel gir araya gel gel bir araya
Gel bir araya gel gir araya
Sen, sen, sen, sen
Gel gir araya gel gel gel gel bir araya
Gel bir araya gel gir araya
Gel, gel, gel, gel, sen, sen, sen, sen
Gel gir araya bir araya bir araya madem ki
Hiçbir sürüye katamadın
Sen, sen, sen, sen kendini
Ve belki
Hiçbir sürüye katamıycaksın
Sen, sen, sen, sen beni
Gel, gel, gel, gel gir araya bir araya
Gel bir araya
Ama gel gel, gel, gel, gel bir araya gel gir bir araya
Gel, gel, gel, gel, gel, gel buraya gel
Gel bir araya gel gir araya
Gel bir araya
Gel, gel, gel, gel
Madem ki hiçbir sürüye katamadın sen seni
Felevki hiç bir sürüye katamazsın sen
Sen, sen beni
Gel gel gel gel gel
Böyle gel
Gel gel gel gel
Böyle gel
Ah bir anlatsan artık ya da zamanı gelse
Ya da zamanı gelse
Saol devro..🐾🐾
kendimizle oynayan güçsüz mahluklarız biz, yaptırımla ödülü gönlümüzde barışık tutan. mesafemiz kuyruğumuzla başımız arasında gider gelir, dehşetli sevincimiz bulunca ayrılmazlığını yengimizle yenilgimizin. devimimiz: felcimizin kaynağından fışkıran. güçsüzlüğümüz: kıvrak istemimizin yatağı. böylece doldururuz biz her kaygının, her doyumun kucağını.
Ah bir anlatabilseydim sana yahut senin zamanın gelseydi
11 yil önce bugün
şunu dinleyen azınlık kişiden olduğum için çok mutluyum
Bende
'Anne' varlığını ilk kez hissetmenin tadı var bu parçada.
Baban mı emzirdi birader ?
Ah bir anlasan artık yada zamanın gelse
kendin pişir kendin ye kliplerimizden bre....belki bir gün ulaşır gideceği adreslere....
teşekkürler bir değil - gönülden.. ...
5 yıl once vay be
@@umutpiynarr harbi
@@umutpiynarr 7 yıl önce
@@veliarslan8114 7 yıl bee yorumu yazan belkide ölmüştür ne uzun bi zaman
Muhteşemmm
Helal olsun
muhteşem
Ah bir anlata bilseydim sana yahut senin zamanın gelseydi
Şu koskaca duvarların nicin yapıldıgını
Ah bi anlatbilseydik sana yahut senin zamanın gelseydi
Şu koskaca duvarların nicin yapıldıgını
İcinden dışına cıktıgımız bir anda ….
Belki yıkmak isterdin icimizden dışımıza cıktıgımız bir anda
Belki gecebilirdik o kalın duvarların iclerinden … iclerinden …..
Ah bir anlatabilseydik sana bu etten duvarlara.
Nicin nicin nicin yıkılamadıgını …
Ah bir anlasan artık yada zamanın gelse
Yıkılacak olan duvarlar degil sensin sensin sensin sensin …..
Ah bir anlasan artık bu etten duvarların ……
Nasıl nasıl nasıl yıkılabilecegini.
Yıkılacak olan duvarlar degil . sensin sensin sensin sensin yoksa bizmiyiz .
Yoksa bizmiyiz …
Sen sen sen sen gel gir araya gel gir araya gel giraya sen sen sen 2x
Gel gel gel sen sen sen sen gel gir araya gir araya gir araya madem hic bir sürüye katamadın sen sen kendini hele ki hic bir sürüye katamayacaksın sen beni gel gel gel gel gel gir araya gir araya bir araya
Ama gel gel gelgel gel gir araya gir araya . gel gel gel gel gir araya gel bi araya aaaaaaaa
İyi yazmışsım ellerine sağlıkta kulakların bozuk galiba bi fenni muayeneye git
Ahh bir
duruyor zaman
yoksabizmiyiz
Hey gidi hey
burcudiyep'e selamlar dlsğmfpdöf
🖤
camura takılmıs akmıyor zaman
Ben Aslında
:)
:))(((
buruk '))
yaşıyon mu
🖤
🖤