Abdullah Bin Mesud - Sahabeler - Yıldızların İzinde

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 27 вер 2024
  • Ebû Abdirrahmân Abdullāh b. Mes‘ûd b. Gāfil b. Habîb el-Hüzelî (ö. 32/652-53)
    İlk müslümanlardan ve aşere-i mübeşşereden biri, Kûfe tefsir ve fıkıh mekteplerinin kurucusu.
    Ailesi ve İslâm’dan önceki hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Babası, Abdullah b. Hâris b. Zühre’nin halîfi idi (yeminli, muâhid). Bu sebeple o da Benî Zühre’nin halîfi olarak tanınmıştır. Fakir bir ailenin çocuğu olduğu için İslâmiyet’e girmeden önce pek tanınmayan Abdullah b. Mes‘ûd, çocukluğunda Ukbe b. Ebû Muayt’ın sürülerine çobanlık yaptı. Hz. Hatice ve Ali’den sonra İslâmiyet’i kabul eden üçüncü kişi olduğu söyleniyorsa da bizzat kendisi, altıncı müslüman olmaktan şeref duyduğunu belirtmektedir. Onun yeni dine girişini, koyun sürülerini otlattığı bir sırada Hz. Peygamber’le aralarında geçen olağan üstü bir hadiseye bağlayan haberler yanında, Peygamber’in Erkam’ın evine yerleşmesinden veya Hz. Ömer’in İslâm’a girmesinden önce müslüman olduğuna dair rivayetler de vardır. Abdullah’ın annesi Ümmü Abd bint Abdüved ve kardeşi Ukbe de ilk müslümanlardandır. Babası hakkında fazla bir şey bilinmediği için kendisine sahâbî b. sahâbiyye dendiği gibi, yine annesine nisbetle İbn Ümmü Abd diye de anılmıştır. Müslüman olduktan sonra, azılı İslâm düşmanlarından biri olan Ukbe b. Ebû Muayt’ın yanından ayrıldı ve kendini dine ve Hz. Peygamber’in hizmetine adadı.
    Mekke’de diğer müslümanlarla birlikte o da müşriklerin eziyet ve işkencelerine mâruz kaldı ve bundan kurtulmak için Habeşistan hicretlerine katıldı. Müşriklerden korkmadan ve onlardan gelecek baskılara aldırmadan, Hz. Peygamber’den sonra Kâbe’de âşikâre Kur’an okuyan ilk sahâbî olan Abdullah b. Mes‘ûd, aynı zamanda Medine’ye ilk hicret edenler arasında yer aldı. Medine’de Resûlullah onunla Zübeyr b. Avvâm ve Muâz b. Cebel arasında muâhât* kurdu. Kaynaklar onun Hz. Peygamber zamanındaki bütün savaşlara katıldığını bildirmektedir. Bedir’de savaştan bir önceki gece keşif kolunda görev aldı ve savaş sırasında yaralı olarak bulduğu Ebû Cehil’i öldürdü. Hz. Peygamber, ümmetin Firavun’u diye vasıflandırdığı Ebû Cehil’in öldürülmesinden dolayı Allah’a hamdederek Abdullah’ı övmüş ve Ebû Cehil’in kılıcını ona vermiştir.
    Medine’de Mescid-i Nebevî’nin arka tarafında Abdullah’a annesiyle birlikte oturacakları bir ev ayrıldı, ayrıca kendilerine Resûlullah’ın evine rahatça girip çıkmaları için izin verildi. Hatta bu yakın münasebet sebebiyle yabancılar onları Peygamber ailesinden sanırdı. Kendisini Resûlullah’ın hizmetine adamış olan Abdullah, Hz. Peygamber bir yere gitmek istediği zaman ayakkabılarını çevirip hazırlar, yolda önünde yürür, yıkanırken perde tutar ve uykuda iken ibadet için uyandırırdı. Bir yere oturduklarında ayakkabılarını çıkarır, muhafaza ederdi. Güzel sesliydi ve çok güzel Kur’an okurdu. Sahâbe arasında ahlâk ve yaşayışı bakımından Resûlullah’a en çok benzeyen bir kimse olarak kabul edilirdi. Hz. Peygamber’in hayat tarzını, kıyafetini, ahlâk ve tavırlarını örnek almada son derece gayret gösterirdi. Bir yandan Hz. Peygamber’in özel hizmetinde bulunurken diğer yandan da yeni müslüman olanlara İslâmiyet’i öğretirdi. Abdullah, Uhud Gazvesi’nde bir ara ortaya çıkan panik sırasında Peygamber’in yanından ayrılmayan birkaç kişiden biridir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra meydana gelen ridde* olaylarında Medine’nin savunulması ve stratejik noktalarının korunması maksadıyla, Halife Ebû Bekir tarafından seçilenler arasında o da yer almıştır.
    Kaynakların belirttiğine göre Abdullah b. Mes‘ûd kısa boylu, zayıf ve esmer bir kimse idi. Son derece mütevazi bir kişiliğe sahipti. Saçlarını uzatır, temiz ve güzel giyinmeyi severdi. Süründüğü güzel kokularla karanlık gecede bile tanınırdı. Reyta ve Zeyneb adlarında iki hanımı, Abdurrahman, Utbe ve Ebû Ubeyde adlarında üç oğlunun olduğu bilinmektedir. Daha çocuk sahibi olmadan Hz. Peygamber kendisine Ebû Abdurrahman künyesini vermiş ve oğlu olduğunda adını Abdurrahman koymuştur.
    Hadis İlmindeki Yeri.
    İbn Mes‘ûd, gerek ilk dönemde Müslümanlığı kabul edişi, gerekse Hz. Peygamber’le olan yakın münasebeti sebebiyle ondan birçok hadis duymuş ve rivayet etmiştir. Ayrıca Hz. Ömer, Osman, Ali ve diğer sahâbîler vasıtasıyla rivayet ettiği hadisler de vardır. Kendisinden de Ebû Mûsâ el-Eş‘arî, İbn Abbas, İmrân b. Husayn, Câbir b. Abdullah, Enes b. Mâlik gibi birçok sahâbî ile Alkame b. Kays, Mesrûk, Esved b. Yezîd, Abîde es-Selmânî, Amr b. Şürahbîl, Hâris b. Kays vb. büyük tâbiîler rivayette bulunmuşlardır. Ondan gelen 848 kadar hadisin büyük bir kısmını bizzat Resûlullah’tan rivayet etmiştir; bunların çoğunu Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i ve Tirmizî’nin Sünen’inde bulmak mümkündür. Buhârî ile Müslim, İbn Mes‘ûd’un 64 hadisini ittifakla Sahîh’lerine almışlardır. Ayrıca Buhârî 21, Müslim ise 35 hadisini müstakil olarak almıştır. Buna göre Buhârî onun rivayet ettiği 85 hadise, Müslim de 99 hadise Sahîh’inde yer vermiştir. İlk zamanlar hadislerin yazılmasına taraftar olmayan İbn Mes‘ûd, hadis rivayetinde son derece titizlik göstermiştir.

КОМЕНТАРІ • 12