Kesinlikle katılıyorum.Keşfi tamamlanmamış bir dünyanın ısrarla yaşanılamayacak duruma getirilerek uzayda yeni koloniler kurmaya çalışmak acaba hangi kafanın mantığı olabilir.
Bir başlangıç var mıdır ki bir son olsun? Yoktan var olunur mu ki var olan yok olsun? İnsanlık dediğimiz nedir ki doğadan, bağımlı olduğu oluşumdan, habitatından üstün olsun? Ahlak nedir ki, iyi ve kötü nedir? Everensel fikir var mıdır ki bireysel perspektifleri topluma mâl edelim? Kim karar verebilir ki insan nasıl yaşamalı, ideali ne olmalı? Ne kadar süre daha materyal odaklı yaşayacağız? Ne kadar süre daha Maslow'a alkış çalacağız? Madem bireyin kendini gerçekleştirmesinden bahsediyoruz, neden nasıl gerçekleştireceğini biz belirliyoruz ve gerçekliğini biz sunuyoruz? Biz kimiz ki? İnsanlık kim ki? Bir anlam olmasına gerek var mı ki? Anlamsızlıktan anlam çıkartmaya çalışmak, bunu baskıya dönüştürmek nasıl kabul edilir? Fikirleriniz yere, zamana, materyale bağlı kalmış Cengiz Bey. Konu bugün, yarın meselesi değil; konu gerçekliğe ne kadar sarılabildiğimiz, ne kadar kapsayıcı yorumlayabildiğimiz. Söylemlerinizin çoğu bağlamından koparılmış. Nüfus kontrol mekanizması bir baskı mekanizmasıdır, kısa vadeli bir "çözümdür". Sorun çözmeye yönelik bir hareket değildir. Bugün iklim krizi için orman satın alıp şirketlere kiraya vererek karbon ayak izini sıfırladığını, iklim krizini çözdüğünü iddia edenlerin yaptığından farklı bir şey yapmıyor, söylemiyorsunuz. Ben burada insan üremeli ya da yaşamalı üzerine bir argüman üretmeyeceğim ama bu kararı ben de vermeyeceğim. Bugün karşı karşıya olduğumuz politikaları, sistemi değil de hâlâ üremenin bir sorun olduğunu varsaydığınız taktirde dahi bütün istatistikler hayatta kalmak için temel ihtiyaçlarını karşılayabilen toplumlardaki üreme oranlarının günden güne düştüğünü, bu sebeple de kendini "gelişmiş" olarak tanımlayan Batı toplumlarının sömürecek yeni insanlar aradığını, göçü teşvik ettiğini görebilirsiniz. Böyle bir gerçeklikte bölgesel adaletsizliklerin önünü açan emperyalist ve olmaya hevesli ülkeleri ve destekçilerini suçlamıyor, aksine Doğu medeniyetlerini ilkellik ile özdeşleştiriyor ve kendinizin suçlayarak ele aldığı ilkellik tanımının bir parçası olduğunuzu çünkü toplumlara, kültürlere ve yaşantılara saygı duymak yerine yeryüzündeki varlıklarının silinişine çanak tuttuğunuzun farkına varmıyor ya da göz yumuyorsunuz. Ne yaparsanız yapın, sizinle aynı toplumsal, etnik veya kültürel altyapıya, arka plana sahip insanların dezavantajlı duruma düşürülmesine de göz yumduğunuzun farkında değilsiniz. Kelimeler kifayetsiz kalıyor çünkü konuyu bir bütün olarak ele almakta zorluk çektiğinizi varsayıyorum. Aksi taktirde sizden böyle bir yorumu beklemezdim.
Merhaba Serhan bey,Cengiz beyin doğu medeniyetlerini ilkellik ile suçladığı fikrinize katilmiyorum.Sapiens,mantıklı insan olamamış tüm insanları insanlıği ve yaşam alanlarimizi tehtid edenleri kastedigini sanıyorum.İnsanligi tehdit edenlerin en çok batı medeniyetlerinde yaşadığını anlıyorum söylemlerinden.!
Kesinlikle katılıyorum.Keşfi tamamlanmamış bir dünyanın ısrarla yaşanılamayacak duruma getirilerek uzayda yeni koloniler kurmaya çalışmak acaba hangi kafanın mantığı olabilir.
Bir başlangıç var mıdır ki bir son olsun? Yoktan var olunur mu ki var olan yok olsun? İnsanlık dediğimiz nedir ki doğadan, bağımlı olduğu oluşumdan, habitatından üstün olsun? Ahlak nedir ki, iyi ve kötü nedir? Everensel fikir var mıdır ki bireysel perspektifleri topluma mâl edelim? Kim karar verebilir ki insan nasıl yaşamalı, ideali ne olmalı? Ne kadar süre daha materyal odaklı yaşayacağız? Ne kadar süre daha Maslow'a alkış çalacağız? Madem bireyin kendini gerçekleştirmesinden bahsediyoruz, neden nasıl gerçekleştireceğini biz belirliyoruz ve gerçekliğini biz sunuyoruz? Biz kimiz ki? İnsanlık kim ki? Bir anlam olmasına gerek var mı ki? Anlamsızlıktan anlam çıkartmaya çalışmak, bunu baskıya dönüştürmek nasıl kabul edilir? Fikirleriniz yere, zamana, materyale bağlı kalmış Cengiz Bey. Konu bugün, yarın meselesi değil; konu gerçekliğe ne kadar sarılabildiğimiz, ne kadar kapsayıcı yorumlayabildiğimiz. Söylemlerinizin çoğu bağlamından koparılmış. Nüfus kontrol mekanizması bir baskı mekanizmasıdır, kısa vadeli bir "çözümdür". Sorun çözmeye yönelik bir hareket değildir. Bugün iklim krizi için orman satın alıp şirketlere kiraya vererek karbon ayak izini sıfırladığını, iklim krizini çözdüğünü iddia edenlerin yaptığından farklı bir şey yapmıyor, söylemiyorsunuz. Ben burada insan üremeli ya da yaşamalı üzerine bir argüman üretmeyeceğim ama bu kararı ben de vermeyeceğim. Bugün karşı karşıya olduğumuz politikaları, sistemi değil de hâlâ üremenin bir sorun olduğunu varsaydığınız taktirde dahi bütün istatistikler hayatta kalmak için temel ihtiyaçlarını karşılayabilen toplumlardaki üreme oranlarının günden güne düştüğünü, bu sebeple de kendini "gelişmiş" olarak tanımlayan Batı toplumlarının sömürecek yeni insanlar aradığını, göçü teşvik ettiğini görebilirsiniz. Böyle bir gerçeklikte bölgesel adaletsizliklerin önünü açan emperyalist ve olmaya hevesli ülkeleri ve destekçilerini suçlamıyor, aksine Doğu medeniyetlerini ilkellik ile özdeşleştiriyor ve kendinizin suçlayarak ele aldığı ilkellik tanımının bir parçası olduğunuzu çünkü toplumlara, kültürlere ve yaşantılara saygı duymak yerine yeryüzündeki varlıklarının silinişine çanak tuttuğunuzun farkına varmıyor ya da göz yumuyorsunuz. Ne yaparsanız yapın, sizinle aynı toplumsal, etnik veya kültürel altyapıya, arka plana sahip insanların dezavantajlı duruma düşürülmesine de göz yumduğunuzun farkında değilsiniz. Kelimeler kifayetsiz kalıyor çünkü konuyu bir bütün olarak ele almakta zorluk çektiğinizi varsayıyorum. Aksi taktirde sizden böyle bir yorumu beklemezdim.
Merhaba Serhan bey,Cengiz beyin doğu medeniyetlerini ilkellik ile suçladığı fikrinize katilmiyorum.Sapiens,mantıklı insan olamamış tüm insanları insanlıği ve yaşam alanlarimizi tehtid edenleri kastedigini sanıyorum.İnsanligi tehdit edenlerin en çok batı medeniyetlerinde yaşadığını anlıyorum söylemlerinden.!