MAĞARA HAYALETİ (Genç Dedektif Violet Strange' in Maceraları) SESLİ KİTAP

Поділитися
Вставка
  • Опубліковано 1 гру 2024

КОМЕНТАРІ • 13

  • @Fiiliizzzz
    @Fiiliizzzz 3 дні тому +2

    Teşekkürler Ayla ablacımmm❤❤❤

  • @MehmetEmir-v3s
    @MehmetEmir-v3s 3 дні тому +3

    Ayla Hanım çok teşekkürler. Başarılarınızın devamını dilerim.

  • @meralkeleser9306
    @meralkeleser9306 3 дні тому +2

    Tesekkur ederiz emeginize saglik severek dinliyorum iyiki varsiniz

    • @KitaplarnSesi
      @KitaplarnSesi  3 дні тому +1

      Çok teşekkür ederim, sizde iyiki varsınız, sevgiler 🌷

  • @rukiyeakcay7633
    @rukiyeakcay7633 2 дні тому +1

    Teşekkürler Ayla Hanım❤

  • @sevtapulgersarac4780
    @sevtapulgersarac4780 День тому +1

    ❤🎉🎉🎉

  • @ziyacetinakcen2854
    @ziyacetinakcen2854 2 дні тому +1

  • @aliyildiz6057
    @aliyildiz6057 3 дні тому +2

    Mağara Hayaleti: 1. Bölüm - Kaybolan Kadın
    Küçük bir kasabanın pazar sabahını tanımlayan sakinliğini bozan, camiden çıkan kalabalığın arasındaki ürpertici bir fısıltı oldu: "Bir kadın kaybolmuş…" Bu söz, rüzgarın taşıdığı bir sır gibi hızla yayılmış, birkaç saat içinde kasabanın kahvelerinden sokak aralarına kadar her yerde konuşulur hale gelmişti. Kaybolan kişi, kasabanın en eski ailelerinden birine gelin olarak katılan Sema'ydı.
    Kasabanın eteklerinde yer alan mağaralar, bu kayboluşun merkezine oturmuştu. Dedikodular hızla yayıldı: "O mağaralar tekin değil," diyen yaşlı kadınlar, yıllardır anlatılan korku hikayelerini anımsıyordu. Bazıları mağaralarda bir hayaletin dolaştığını, diğerleri ise geçmişte kaçakçıların kullandığı bu yerin hala karanlık sırlar barındırdığını söylüyordu.
    Olay Yerine İlk Bakış
    Sema’nın kaybolduğu geceye dair tek tanık, kocasıydı. Ahmet Bey, karısının akşamüstü "Biraz hava alacağım," diyerek evden çıktığını, bir daha geri dönmediğini anlatıyordu. Polisler hemen harekete geçti. Evin çevresi ve mağaralar tarandı, ancak hiçbir iz bulunamadı. İşte tam bu noktada kasabanın kendi "dedektifleri" devreye girdi.
    İlginç Bir Grup
    Soruşturmayı üstlenmek isteyen dört kadın vardı:
    1. Fatma: Katı kuralları ve keskin zekasıyla tanınan, her zaman elinde bir not defteri taşıyan bir ev hanımı.
    2. Aysel: Cesur, atılgan ve olaylara farklı bir açıdan bakmayı seven genç bir gelin.
    3. Zehra: Gizemli bir havası olan, olaylara duygusal bir derinlik katan biri.
    4. Hatice: Tecrübeli ve sezgileri kuvvetli, aynı zamanda halkın sevgisini kazanmış bir figür.
    Bu kadınlar, kasabanın karanlık köşelerinde geçen olayları çözmekte kendilerine güveniyorlardı. Sema’nın kayboluşunu çözmek de onların görevi olacaktı.
    Mağaralarda İlk Keşif
    Ellerinde fenerlerle mağaralara doğru yola çıkan ekip, girdikleri her karanlık köşede birer ipucu arıyordu. Mağaraların derinliklerinden gelen ürpertici bir ses duydular. Bu ses, bir insana ait olamayacak kadar garipti.
    Fatma, bir köşede bulunan eski bir kumaş parçasını fark etti. Üzerinde toprak lekeleri ve yırtıklar vardı. Aysel, "Bu Sema’nın paltosuna benziyor," dedi. Ancak kumaşın yanında bulunan ayakkabı izi, bir erkek ayakkabısına aitti.
    Zehra ise mağaranın tavanında garip işaretler fark etti. Duvarda bir sembol vardı: Bir daire içinde bir göz. Bu işaretin anlamını kimse bilmiyordu, ancak Hatice, "Bu bir uyarı olabilir," diyerek ekibin daha dikkatli olması gerektiğini söyledi.
    İlk Şüpheli: Koca Ahmet
    Mağarada bulunan ipuçları koca Ahmet’in verdiği ifadeyi sorgulatıyordu. Bir yandan, Ahmet’in karısı kaybolduktan sonra garip bir şekilde sakin davranması dikkat çekmişti. Bu durum, kasabadaki dedikodu kazanını daha da kaynattı.
    "Ahmet’in karanlık işleri olabilir mi?" diye fısıldaşıyordu insanlar. Ancak Fatma, Ahmet’in masumiyetini savunuyordu: "Böyle bir şey yapacak birine benzemiyor," dedi. Fakat Hatice karşı çıktı: "Bu kadar kolay kanıtlarla kimseyi aklayamayız."
    Gizem Derinleşiyor
    O gece, kadınlar mağaraların dışındaki bir ağacın dalına asılı garip bir mendil buldular. Mendilin üzerinde kan lekesi vardı ve düğümle bağlanmış bir mesaj saklanıyordu. Mesajda sadece şu yazıyordu:
    "Her şey göründüğü gibi değil. Gözlerinizi açık tutun."
    Kadınlar, bu notun ne anlama geldiğini çözemediler, ancak bu olayın düşündüklerinden daha büyük bir sır içerdiğini anlamışlardı.
    DEVAM EDECEK…
    2. bölümde, kadınlar buldukları ipuçlarının peşinden gitmeye devam edecek ve kasabanın sakladığı daha derin sırlar gün yüzüne çıkacak.

    • @aliyildiz6057
      @aliyildiz6057 3 дні тому +2

      Mağara Hayaleti: 2. Bölüm - Karşımıza Çıkan Gölgeler
      Sema’nın kayboluşuyla başlayan bu karmaşık gizem, kadınları daha derin bir maceraya sürüklüyordu. Mağarada buldukları kanlı mendil ve üzerindeki tehditkar mesaj, onları bir yandan korkutmuş, bir yandan da daha kararlı hale getirmişti. Ancak kasaba halkı arasında yayılan dedikodular artık yalnızca Sema’nın kayboluşunu değil, kadınların mağaralara olan ilgisini de hedef alıyordu.
      Mağarada Yeni Bir Bulgu
      Kadınlar, ertesi sabah mağaraya geri dönmeye karar verdiler. Bu kez yanlarında daha fazla ekipman vardı: ipler, haritalar ve su geçirmez fenerler. Fatma, "Eğer o sembolü tekrar bulursak, bu işaretin ne olduğunu anlamaya çalışmalıyız," dedi. Zehra ise bir önceki gece buldukları mendilin neden ağaca asıldığını çözmeye çalışıyordu: "Biri bir mesaj vermeye çalışıyor olabilir, ama bize mi yoksa başkasına mı?"
      Mağaraların daha derinlerine indiklerinde, bir çukurun kenarında eski bir madeni para buldular. Para, Osmanlı dönemine ait gibi görünüyordu ve üzerinde aynı göz sembolü vardı. Aysel parayı eline aldı, ama o anda mağaranın derinliklerinden bir ses duyuldu: bir hışırtı ve ardından yankılanan bir ayak sesi.
      "Kim var orada?" diye bağırdı Hatice. Ancak cevap gelmedi. Kadınlar hızla ışıklarını sesin geldiği yöne tuttular, ama kimseyi göremediler. Aysel fısıldadı: "Bizi izleyen biri var… Eminim."
      Şüphe Çemberi Genişliyor
      Kadınlar mağaradan döndüklerinde, kasaba meydanında bir kalabalık toplanmıştı. Polisler, Sema’nın kocası Ahmet’i sorgulamak üzere karakola götürüyordu. Ahmet’in elleri titriyordu ama yüzünde garip bir rahatlama ifadesi vardı. "Ben yapmadım," diye mırıldanıyordu. Ancak bu sessiz itirazları kimseyi ikna etmeye yetmedi.
      Fatma, Ahmet’in evine gitmeyi önerdi: "Orada, mağaraya çıkan ipuçlarının devamını bulabiliriz." Zehra itiraz etti: "Ya bizi suç ortağı zannederlerse?" Ancak Hatice, Fatma’nın fikrini destekledi: "Şimdi vazgeçersek, gerçeği asla öğrenemeyiz."
      Ahmet’in evinde yaptıkları incelemede, kadınlar bir çekmecede eski bir not defteri buldular. Not defterinde, Sema’nın kendi el yazısıyla yazdığı şu cümle dikkat çekiyordu:
      "Mağaralarda bir sır saklanıyor. Gözleri olan sembol, anahtar olabilir."
      Gece Gelen Ziyaretçi
      O gece kadınlar, buldukları ipuçlarını tartışmak için Zehra’nın evinde toplandılar. Her biri düşüncelerini paylaşırken, kapı çalındı. Gece vakti kimsenin gelmesi beklenmiyordu. Hatice kapıyı açtığında, karşısında yüzünü siyah bir örtüyle kapatmış biri duruyordu.
      Yabancı, düşük bir sesle, "Daha fazla kurcalamayın. Yoksa bedelini ödersiniz," dedi ve eline bir zarf bırakarak hızla karanlıkta kayboldu.
      Zarfı açtıklarında, içinde eski bir harita ve üzerinde yine göz sembolü olan bir anahtar buldular. Harita, mağaranın daha önce keşfedilmemiş bir bölümünü gösteriyordu.
      Kasabanın Kara Tarihi
      Ertesi gün kadınlar, kasabanın yaşlılarından olan ve "her şeyi bilen adam" lakabıyla anılan Osman Amca’nın yanına gittiler. Ona haritayı ve göz sembolünü gösterdiler. Osman Amca, derin bir iç çekerek anlatmaya başladı:
      "Bu mağaralar eskiden bir tarikatın toplantı yeriydi. Göz sembolü, onların işaretidir. Efsaneye göre, mağaraların derinliklerinde büyük bir servet saklı. Ancak bu serveti korumak için hayatlarını adamış insanlar var. Yıllardır kimse o sırrı çözmeye cesaret edemedi."
      Bu bilgi kadınları hem korkutmuş hem de daha da meraklandırmıştı. Fatma, "Serveti aramıyoruz, yalnızca Sema’yı bulmak istiyoruz," dedi. Ancak Osman Amca başını iki yana salladı: "Her kim o mağaralara girerse, bir daha geri dönemez. Bu bir uyarıdır."
      Haritanın Peşinde
      Kadınlar, uyarılara rağmen haritanın işaret ettiği noktaya gitmeye karar verdiler. Yanlarına bu kez bir radyo ve ilk yardım malzemeleri aldılar. Mağaranın derinliklerine indiklerinde, haritadaki işarete yaklaştıkça ortam daha da karanlık ve ürpertici hale geliyordu.
      Sonunda haritanın işaret ettiği yere vardıklarında, yerde bir kapak buldular. Kapak, eski bir kilit mekanizmasıyla kapatılmıştı. Ellerindeki anahtar, bu kapağı açmak için yapılmış gibiydi. Fatma, derin bir nefes alarak anahtarı çevirdi.
      Kapak açıldığında, karanlık bir tünel ortaya çıktı. Tünelin duvarlarında yine aynı semboller vardı, ancak bu sefer sembollerin yanına kanla yazılmış gibi görünen harfler eklenmişti. Zehra, "Bu bir şifre olabilir," dedi.
      Tünelden ilerlerken kadınlar, yere düşmüş bir kolye buldular. Bu, Sema’nın sıkça taktığı bir kolyeydi. "Buradaydı," dedi Aysel. "Ama hala nerede olduğunu bilmiyoruz."
      Tam o anda, tünelin sonunda bir gölge belirdi. Bu bir insan mıydı, yoksa gerçekten kasabanın efsanevi mağara hayaleti mi?
      DEVAM EDECEK…
      3. bölümde, kadınlar tünelin sonundaki gölgeyle yüzleşecek ve Sema’nın kayboluşunun ardındaki gerçek ortaya çıkacak.

    • @aliyildiz6057
      @aliyildiz6057 3 дні тому +3

      Mağara Hayaleti: 3. Bölüm - Gerçeğin Gölgesi
      Kadınlar, tünelin sonunda beliren gölgeye doğru yaklaşırken kalplerindeki korku ve merak karışıyordu. Ellerindeki fenerlerin titreyen ışıkları, tünelin soğuk duvarlarında dans ediyor, gölgeyi olduğundan daha büyük ve korkutucu gösteriyordu. Gölgenin hareketleri yavaş ama kararlıydı.
      Fatma, sessizliği bozarak fısıldadı: "Orada kim var?" Ancak cevap yerine yankılanan bir ayak sesi duydular. Kadınlar bir an duraksadı, geri dönmeyi düşündüler, ancak Sema’nın kayboluşu ve buldukları ipuçları onları geri adım atmaktan alıkoydu.
      Karşılaşma
      Gölgeye yaklaştıklarında, karşılarında eski püskü kıyafetler giymiş bir adam gördüler. Adamın yüzü kirliydi ve saçları dağınık bir şekilde omuzlarına dökülmüştü. Elindeki lambanın zayıf ışığı yüzünü bir anlık aydınlatınca kadınlar derin bir nefes aldı. Adam korkutucu değil, daha çok yorgun ve şaşkın görünüyordu.
      "Ne arıyorsunuz burada?" diye sordu adam. Sesi çatallıydı, ama tehditkar değildi. Fatma, "Kaybolan bir arkadaşımızı arıyoruz," dedi.
      Adam bir an durdu, sonra başını salladı. "Burada kimse uzun süre kalamaz. Geri dönmelisiniz," dedi. Ancak Aysel, "Buradaydı. Kolyeyi bulduk. Eğer bir şey biliyorsanız, lütfen söyleyin," diye ısrar etti.
      Adam derin bir iç çekti ve lambasını yere koyarak oturdu. "Bu mağaraların sırrını öğrenmek istiyorsanız, bilmeniz gereken şeyler var," dedi.
      Tarikatın Sırrı
      Adam, kadınlara mağaranın geçmişine dair daha fazla bilgi verdi. Mağaraların derinliklerinde bir zamanlar bir tarikatın yaşadığını ve bu tarikatın kasaba halkından gizlice insanları mağaralara çektiğini anlattı. Tarikat, gözetleme amacıyla "göz sembolünü" kullanıyordu. Ancak bu sembol, aynı zamanda kendilerine ihanet edenleri cezalandırmak için bir uyarı niteliği taşıyordu.
      "Bu mağaralarda, yalnızca cesurlar değil, aynı zamanda çok şey kaybetmeyi göze alanlar hayatta kalabilir," dedi adam.
      Kadınlar, tarif edilen her şeyin Sema’nın kayboluşuyla nasıl bağlantılı olduğunu anlamaya çalışıyordu. Zehra, "Eğer o tarikat hala burada yaşıyorsa, Sema onlarla olabilir mi?" diye sordu. Adam başını eğdi: "Belki de onları bulmak istemezsiniz."
      Tünelin Sonundaki Oda
      Adam, kadınlara daha derinlere giden başka bir tüneli işaret etti. "Sema’yı arıyorsanız, buradan ilerleyin," dedi. Ancak sözlerine bir uyarı eklemeyi de ihmal etmedi: "Ama dikkatli olun. Her adımınızı düşünerek atın."
      Kadınlar, kararlılıkla tünele girdiler. Tünel daralıyor ve hava daha soğuk hale geliyordu. Yolun sonunda büyük bir kapıya ulaştılar. Kapının üzerinde, göz sembolünün yanına yerleştirilmiş bir anahtar deliği vardı. Yanlarında getirdikleri anahtarın tam buraya uygun olduğunu fark ettiler.
      Fatma anahtarı yavaşça çevirdi ve kapıyı açtı. Karşılarında geniş bir oda belirdi. Odanın ortasında eski ahşap bir masa ve onun üzerinde yanan bir mum vardı. Mumun ışığında, masanın üzerinde bir günlük olduğunu fark ettiler.
      Aysel günlüğü açtı ve okumaya başladı. Günlük, Sema’nın el yazısıyla yazılmıştı. Şöyle diyordu:
      "Buraya geldim çünkü buradaki sırrı çözmek istedim. Ama şimdi, burada yalnız olmadığımı anlıyorum. Eğer bu günlüğü bulursanız, beni bulmaya çalışmayın. Tehlike sandığınızdan çok daha büyük."
      Son Karşılaşma
      Kadınlar, Sema’nın yazdığı bu satırlardan sonra odanın etrafını incelemeye başladılar. Duvarlarda başka semboller, yerde ise toprakla kaplanmış eski eşyalar vardı. Tam o sırada, odanın diğer ucundaki bir gölge kıpırdadı. Bu kez gölge, açıkça bir insana ait gibi görünüyordu.
      "Kim var orada?" diye seslendi Zehra. Gölgeden çıkan kişi, şaşkınlık ve korku dolu bir yüzle karşılarına geçti. Bu Sema’ydı. Ancak Sema, eski halinden çok farklı görünüyordu; yüzü solgundu, gözleri ise derin bir korku yansıtıyordu.
      "Buradan gitmelisiniz," dedi titrek bir sesle. "Onlar beni bırakmayacak, ama siz hala kaçabilirsiniz."
      Kadınlar, Sema’nın sözlerinden hiçbir şey anlamıyordu. Fatma, "Kimden bahsediyorsun? Seni buraya kim getirdi?" diye sordu. Ancak Sema cevap vermek yerine, arkasını dönüp tünele doğru koşmaya başladı. Kadınlar da onun peşine düştü, ama Sema bir anda karanlığın içinde kayboldu.
      Çıkış ve Gerçek
      Kadınlar mağaradan çıktıklarında, kasabanın meydanında toplanan halkla karşılaştılar. Herkes onları merakla izliyordu. O sırada bir polis memuru yanlarına geldi ve Fatma’nın elindeki günlüğü aldı. Günlük, Sema’nın kayboluşuna dair yeni bir soruşturmanın başlamasına neden oldu.
      Ancak kadınlar, yaşadıkları bu deneyimle gerçeğin ne olduğunu asla tam olarak öğrenemediler. Mağaralarda buldukları ipuçları, yalnızca Sema’yı değil, kasabanın geçmişindeki karanlık sırları da açığa çıkarıyordu.
      Bir daha kimse mağaralara adım atmadı. Ancak o karanlık tünellerde hala birilerinin yaşadığına ve gizemi korumak için insanları izlediğine dair söylentiler kasabada yaşamaya devam etti.
      SON