Відео

RABBİM içinde İslamiyete zerre kadar inancı olan herkesi tevhidle tanıştır ALLAHüme Amin 🤲

Muaviye bedduayı haketmiş! Mü'min olsaydı koşa koşa giderdi!

Allahin vechi ne demek

O kitabda İslamnan başka her şey bulursun kardeşim. Sionistlərin İslamı anlatdıqları dinin bir kolu vAllahi bİllahi

Deccal cikdi ve yasadigimiz bu systemdir

Sizin şirk olarak görmediğiniz hiçbir şey yok ki😂

Yahu Hz Hamza yı geçtim, herhangi bir müslüman insanı bile Allah isterse yardıma gönderir. Peki Allah CC ister mi göndermis mi? Evet göndermiş, biz deprem hadisesinde şahit olduk yıllar önce ölmüş kadın çocuklarınin yerini söylüyor.

Dinlemeyin. Vahabi selefileri arkadaslar.

Yavrum, daha yaşın genç. Dizini kır, enaniyetini yok et, otur, külliyatı oku. Ondan sonra konuş! Daha " vakıatla" kelimesinin ne mânâya geldiğini bile bilmiyorsun. " vakitlerde" diyorsun.

Onun fitnesi bilim teknoloji göz simgesi vs.yani tehlike büyük. İMANımızı koruyabiliriz anca innşaALLAH

Anlatığınız sahih ise o cıkmış olasalığı var. Etrafınıza bir bakın decalin askerlerini görürsünüz.onlar sahte ve camide saf bile alırlar. Her makamlarda bulunurlar. Selametle kalın innşaALLAH

Onun yolunda olan deccaler iş başında ortalık fitneden vs. gecilmiyor!!! Selametle kalın

Hocam Deccal adada kilitli bekliyor. Ama çıktığı ve zuhur ettiği yer İran deniliyor. Ada derken bunu nasıl anlamalıyız?

Peki hocam deccal kör olduğu aşikar mi? Bizim bildiğimiz körler gibi mi? Bizim bildiğimiz körler hareket ederken kısıtlilar. Deccal nasıl? Bu bağlamda deccal körlüğünü nasıl anlamalıyız?

Hûd Suresi 1,2. Ayetler : Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye(*) ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” Zümer Suresi 3 . Ayet : Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır.(**) O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Hiç şüphesiz Allah, kendi aralarında, hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kâfir olan kimseyi hidayete eriştirmez. (**) Yani dinini yanlızca Allah'a has kılacağız ve itikadımızı (yanlızca) Allah'tan cc. sorup öğreneceğiz, Said Nursiden veya kendi zannıyla Kur'anı açıklayan bu zamanın hocalarından ve aracılarından değil.. Said Nursi bana gelin sizi kırk günde alim yapayım, sizi Allah'a daha çok yaklaştırayım diyor ve ilmiyle nurcuları mest edip, büyüleyip kandırıyor.. Said Nursinin risaleleri Samirinin Altın Buzağısı gibi böğürüyor.. Böğürmesiyle şakirdlerini kendine hayran bırakıp, mest ediyor ve büyülüyor.. ARACILIK ŞİRKTİR.. Rasulullah'tan (asm) başka peygamber olmayan fakat peygamberlik iddiasının etrafında dolanan ve aslında ledünni ilim!!!!, vehbi ilim!!!!, işari ve batini manaları!!!!, gizli kalmış sırları!!!! açıklıyorum diyerek aynı şeyi kasdeden beşeri aracıların inananları Allah'a daha çok yaklaştırma iddiaları çok ama çok tehlikelidir.. Elçinin aracılığı bize yetmedi mi..? Başka aracılar bize sağdan yaklaşıp oyun oynuyorlar görün artık bunu.. (*) Zamane hocalarının Kur'anı açıklamalarına da itibar etmiyorum.. (Onlara inanıp da böylece onlara mı kul olacak mışız yani..???) Hırsızın elini kesmek onun Elini çizmektir veya hapse atmaktır!!! hapiste eli hırsızlıktan kesilir!!!! diyorlar.. Onların açıklamalarına itibar edeceğime rivayetlere itibar ederim tabi daha mantıklı.. Kur'anı açıklama görevi Hz. Peygamberindir.. bu başkalarına düşmez.. Ayete göre Başkalarının saptırıcı açıklamalarına kulak verirsek onlara kul olmuş oluruz.. Âl-i İmrân Suresi 7 . Ayet : Sana Kitabı indiren O'dur. Ondan, kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri de benzeşen (müteşabih)lerdir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne (ve karışıklık) çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun yorumunu Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, onun tümü Rabbimizin katındandır." derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. Allah'ın cc. bildirmediği bir şeyi kimseden merak ile sormamak, KİMSEYE KUL OLMAMAK lazımdır.. Allah cc. bilmemizi isteseydi elçisi ARACILIĞIYLA bildirirdi.. Bizi Said Nursiye veya bu zamanın hocalarına muhtaç etmezdi.. A'raf Suresi 20. Ayet : Nihayet şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: 'Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.' Bakınız yasak ağacın hikmetini Allah cc. açıklamamışken şeytan açıkladı ve ayaklarını nasıl kaydırdı.. ders alınız. Kehf Suresi 22 . Ayet : Diyecekler ki: "Üç'tüler, onların dördüncüsü de köpekleridir." Ve: "Beştiler, onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. "Yedidirler, onların sekizincisi de köpekleridir" diyecekler. De ki: "Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında da kimse bilemez." Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan (merak ile) hiç kimseye bir şey sorma. (Allah'ın cc. bildirmesi sana, bana yeter.. Allah cc. kuluna kafi değil midir..? Başka saptırıcı ve yalancı ARACI ve YAKLAŞTIRICILARA meyl etmekte tehlike kavidir.. İmam Buharinin de Allah tarrafından garantisi olmayan beşeri bir ARACI olduğunu unutmayalım arkadaşlar.. Allah cc. Bilmeni isteseydi zaten sana elçisi ARACILIĞIYLA bildirirdi.. bunu bildirmek başka aracılara düşmezdi. Kalbinde hastalık ve kayma olan Said Nursi ashabı Kehfin köpeğinin ismini bulmak için Kur'anı şişliyor.. Ve Bakın köpeğin ismi Kıtmir diyor.. Sanki ona köpeğin ismini soran oldu..? Bunu bilmemiz gerekseydi Allah cc. zaten bildirirdi.. Bizi Mollaya muhtaç etmezdi değil mi..? Yine molla said ebcedle en gizli gayb olan Allah'ın cc. kimse bilemez dediği kıyametin vaktine taş atıyor.. Hicri 1545 diyor.. gaybı taşlıyor.. onu bilmeye öykünüyor..) Said Nursi Fitnesine kanmayalım arkadaşlar.. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olmayalım İnşAllah.

SAHABELER HADİSLERİ BUHARİDEN Mİ ALDI VE ÖĞRENDİ..? Yoksa doğrudan ARACISIZ OLARAK Hz. Peygamberden (asm) mi..?? (Aracılığın ise eğer dikkat edilmezse, körü körüne bir hissiyatla aracıya godoslama ittiba edilirse bir akılsızlık ve zulüm olacağını ve şirke kapı açacağının bilmesini isterim..) Direkt (aracısız) olarak Kur'ana ulaştığımız gibi, (Çünkü O asm. kendiliğinden konuşmaz.. Onun aracılığı haşa şirk olmaz.. Onun aracılığı beşer imamlarının aracılığı gibi değildir. Ve ayrıca Kur'an Rabbimiz tarafından korunma altındadır.) direkt olarak Rasulullaha ve hadislere kaynağından ulaşamıyoruz.. Kur'anda 6 bin küsür ayet vardır ve Allah cc. tarafından korunmuştur derken, şu kadar küsür hadis vardır ve Allah cc. tarafından korunmuştur, beşer eli hadislere değmemiştir.. bu beşer kitapları ve rivayetler de birer ayet gibidirler, tıpkı Allah'ın cc. Kitabı olan Kur'an gibidir veya ona denktir (haşa) Lâ Raybe Fih olandır.. şüphesizdirler, ona da iman edilmelidir, Kur'anla birlikte hidayetin rehberidir... (Yani Yahudiler gibi iki kitap iddiası) beşer eli ona değmemiştir, Rabbimiz tarafından tamamiyle korunmuştur diyemiyoruz.. (Buna emin olamayız.. sadece zannederiz.. hüsnü zan ederiz..) Ancak bir takım beşer olan ARACILAR vasıtasıyla hadislere ulaşabiliyoruz ki bu aracılar peygamber değillerdir, masum değillerdir.. beşerdirler.. Aldanırlar veya aldatabilirler.. Peygamber haşa kendinden konuşsa, vahye bir şeyler karıştırsa Allah cc. onun şah damarını keser.. buna asla izin vermez.. Ama hadis alimleri hata yapsa veya bilerek "peygamber böyle dedi" diyerek Vahyi Metluva bir şeyler sokuştursalar.. İnananları Bir imtihandan geçirme ve bir fitne olarak Allah cc. onlara izin verir.. (Biz bunu bilemeyiz.. Allah cc. bilir) Aracılığın ise asla kesin delil olamayacağını, zan teşkil edeceğini ve şirk olacağını hatırlatırım.. Allah'ın Kitabı gibi kesin ilim değildir.. (Allah'ın cc. Kitabı da onlar aracığıyla bize geliyor, ona da beşer eli değiyor!!!! niye iman etmeyelim demeye kalkışmayın.. kendinizi aldatmayın) Allah cc. Kur'anda zanna uymayı yasaklıyor.. kesin ilim istiyor. delilinizi getirin diyor.. Hiç kimse Zan teşkil eden Beşer kitaplarından kesin delil getirmeye ve inananları bununla tekfir etmeye kalkışmasın.. Hadisler Kur'ana uyuyorsa zaten sıkıntı yok.. Uymadığı halde ve itirazlar olduğu halde neden bu imamlara tam güvenerek ve tevekkül ederek kayıtsız ve şartsız hadislerin %100 hak olduğunu peygamberin (asm) söylediğini tasdik etmeliyim..? Nasıl Buhariye %100 güvenebilirim..? Allah cc. buhari hakkında delil mi indirdi.. de biz bilmiyoruz.. Bu Hadis inkarcısı değilim.. sadece Hadislere KAYITLI VE ŞARTLI olarak inanmanın doğru olduğunu düşünüyorum.. Zamane hocalarının Kur'anı açıklamalarına da itibar etmiyorum.. (Onlara inanıp onlara mı kul olacak mışız yani..???) Hırsızın elini kesmek onun Elini çizmektir veya hapse atmaktır!!! hapiste eli hırsızlıktan kesilir!!!! diyorlar.. Onların açıklamalarına itibar edeceğime rivayetlere itibar ederim tabi daha mantıklı.. O halde imam buharinin kitabına yaklaşımımız nasıl olmalı.. ? Kayıtlı ve şartlı mı, kayıtsız ve şartsız mı..? Bilmek için soruyorum..

Hep aynı yutturmaca ve aynı terane.. SEN BU KİTABI ANLAYAMAZSIN.. BU KİTAP ANLAŞILMAZDIR.. onu ancak fallani imam anlar ve açıklar.. fallaninin kafasına göre iman et.. Kendi kafanı fallani imama tak, ona kayıtsız şartsız teslim ol, tevekkül et, o imama veya şeyhe %100 güven rahat et.. Nurcuya diyorum ki; Bak bu Allah'ın cc. Kitabı.. Allah'ın cc. Kitabında "Gavs İnancı" diye bir şey yok anladın mı..?.. Mehdi gelecek diye bir ayet yok.. Olmasa olmasın diyor.. Mesela namazı nasıl kılacaz o da yok diyor.. Allah'ın Kitabında her şey yok zaten.. ama Bizim kitap da var ya bu bize yeter.. üstadımız bildirdi, şeksiz şüphesiz ona iman ederiz.. Üstadımızın yolu bize yeter.. atalarımızın yolu bize yeter diyor.. Biz anlamayız, aklımız kısa, ama üstad bilir diyor.. Kur'anı o açıklar. Biz Kur'ana göre değil, üstadımız ne demişse ona göre iman edenleriz diyor.. Bakalım üstadlarının dedikleri gerçekten kesin ilim mi, yoksa boş bir ZAN mı ve Kur'ana uyuyor mu..? mesele burada.. ama hiç akletmezler.. Körü körüne üstadlarının sözlerini bu dinde (Kur'anla birlikte) kesin ilim ve kendisine iman edilmesi gereken bir hüccettir diye zannederler.. öylece iman ederler. İmanımız olmaz zannıyla bundan şüphe bile akıllarına getirmekten korkarlar.. Aracıların zan kitaplarına balıklama dalan ve körü körüne inananların, hiç bir garantisi olmayan bu zan kitaplarına dayanarak ve güvenerek kesin ilim olan Kur'an ayetlerine iman eden Müslümanları tekfir edenlerin vay haline.. Zanla insan mı tekfir edilir..? (Kur'ana uyan hadislerde sıkıntı yok. diğerleri sıkıntılı.. kayıt ve şart koşmadan balıklama onlara dalmak, hele de isterse içine İsrailiyat karışmış olsun madem çoğunluk iman etti, biz de buhariye iman ettik demek neyin nesidir..?)

Allah cc. her konuda denediği gibi imanları ve kendisine şirk koşma ve şirk koşarak inanma veya tevhid hususunda da kullarını fitneye uğratıyor ve deniyor.. Cumartesi balık avı yasağı koyuyor ve sonra onları deniyor.. Deneme olacak ya tam da Cumartesi günü balıklar kıyıya hücum ediyor (onları Allah cc. gönderiyor) diğer günler gelmiyorlar.. Sihiri, büyüyü, kahinlere gitmeyi yasak ediyor.. sonra inananları imanları hususunda deniyor.. Kitabını bilmeyen inananlar kahine de cinciye de gidiyorlar.. türbelere çaput bağlıyorlar.. Elleriyle kitabı yazarlar sonra bu Allah cc. katından derler diyor. Kullarını uyarıyor ve bundan sakındırıyor.. sonra fitneye tabi tutarak "bana da yazdırıldı diyenlerle" onları imanlarında ve imanlarına şirk bulaştırma hususunda deniyor.. Alimlerinizi, imamlarınızı rabler edinmeyin, kesin delilinizi getirin diyor ve sonra bu hususta kullarını FİTNEYE uğratarak deniyor.. sınavdan geçiriyor.. (Bakalım kimler alimleri rab edinecekler.. Kimler buzağıyı tanrı olarak benimseyecekler.. Kimler muskacıya, cinciye, büyücüye, kahine ermiş kişidir, bu Allah'tan bir keramettir diyerek aldanacaklar.. Kimler dini sadece Allah'a cc. has kılacaklar diye..) Ve bunun gibi Allah cc. tarafından iman ettik diyenleri imanlarında tevhid ve şirk hususunda dehşetli fitnelere tabi tutmalar.. Ve Allah cc. Kitabında mü'minleri ZANNA uymaktan da sakındırıyor.. KESİN DELİL İSTİYOR.. Kesin delilinizi getirin diyor.. Ve sonra onları bu hususta da (bakalım zanna mı, ZAN KİTAPLARINA mı tabi olacaklar yoksa kesin ilim üzerinden mi gidecekler diye) fitneye tabi tutarak bir denemeden geçiriyor.. Beşer kitapları elbette Allah'ın cc. Kitabı gibi La Raybe Fih olamazlar.. Zanndan hali değildirler.. O halde dikkatli olmak "Ben Allaha ve Rasulüne iman ettim" Allah cc. en iyisini bilir.. O (asm) demişse doğrudur, iman ettim demek lazım geldiğini, balıklama her rivayete dalmanın ve hakkı batıldan ayıran Kitap olarak indirilen FURKANA bakmadan körü körüne her rivayete iman etmenin, Allah'ın cc. Kitabının yanına ona denk bir kitap daha koymanın yanlış ve tehlikeli olduğunu düşünüyorum.. Hakkı Batıldan ayıran FURKAN haşa boş yere mi indirildi..? Biz Allah'ın cc. Kitabından hesaba çekileceğiz arkadaşlar.. Selamlar.

Allah'ın cc. Kitabının yanına insan eli değmiş, insan eseri olan bir kitap daha koyanlar.. Bu kitap da tıpkı Allah'ın Kitabı gibidir veya ona denktir.. Kayıtsız şartsız ona inanılması, İman edilmesi gerekir.. Bu kitapta daki bir hadisi Reddedebilme lüksümüz yok.. Onun İçine batıl giremez.. Zan oluşturmaz.. Bu kitap da La Raybe Fih dir.. kendisinde şüphe yoktur diyenlerin hepsi.. İster kabul etsinler, isterse kabul etmesinler.. Allah'ın Kitabına ona denk bir ortakçı buldukları için müşriktirler ve kafirdirler.. Allah cc. Kur'anda kesin delil ve kesin ilim istiyor.. Zanna uymayı yasaklıyor.. Öyleyse itikatta Menhecimiz kesin delil olmalıdır.. zan olmamalıdır.. Kesin delil ve ilim ise La Raybe Fih olan Kur'andır.. Beşer kitapları veya beşer eli değmiş metinler ise zan oluştururlar.. Doğru da olabilirler, olmayabilirler de.. Korunmuşluk garrantileri yoktur.. Beşer kitapları olan Said Nursinin, İbni Arabinin, İmam Rabbaninin, Mevlananın, İmam Buharinin vs.. kitabı da kesin delildir.. (haşa) tıpkı Allah'ın Kitabı gibidirler veya ona denktirler diyenler.. Bu beşer kitapları La Raybe Fihdirler.. iman edilmesi farz olan kendilerinde şüphe olmayan kitaplardır.. İçine batıl giremez, zan oluşturmazlar, kendisinde şüphe yoktur, Hakkı Batıldan ayıran Furkana sorulmaksızın kayıtsız şartsız tasdik edilmesi, iman edilmesi gerekir bir kitaptır bunlar diyenler, ve onlara KAYITSIZ ve ŞARTSIZ olarak iman edip, teslim olanlar, kafasını ve aklını kayıtsız ve şartsız onlara teslim edenler ve onları yüceltip, kutsayarak onlarla ve beşer kitaplarıyla övünç içinde olanlar.. Ve onlara sanki Allah'a cc. güvenir gibi %100 güvenip, tevekkül edenler.. Lafa gelince dilleriyle kabul etmeyip de, ama aslında ve pratikte ve kalblerinde Allah'ın Kitabına bu beşer kitaplarını denk ve eş kabul eden zalimler kendileri bilseler de bilmeseler de, kabul etseler de etmeseler de müşriktirler, kafirdirler.. Sonra biz üstadlarımızın, imamlarımızın, alimlerimizin kitaplarını Allah'ın Kitabına denk tutmuyorduk ki, kayıtsız ve şartsız olarak onlara iman etmemiştik ki, o imamlara kayıtlı ve şartlı olarak, hakkı batıldan ayırmak için indirilen Furkana danışarak iman etmiştik diye ağlamayın.. Neden bu beşer kitaplarına (mesela said nursinin, mevlananın kitabına veya imam buharinin kitabına) şeksiz ve şüphesiz delilsiz.. kayıtsız ve şartsız Kur'ana sormadan "Hz. peygamber (asm) kesin olarak böyle demiştir" diye iman etmeliyim..? Bunun ilmi gerekçesi nedir..? İmam buhariye veya said nursiye neden %100 güvenerek tevekkül etmeliyim.. teslim olmalıyım..? Kur'an bu imamların kitaplarındaki hak ve batılı ortaya çıkartıp koyamıyor mu..? Bunların kitapları karşısında haşa Furkan olamıyor, çaresiz mi kalıyor..? Bunun ilmi açıklamasını isteriz.. İlmi bir açıklama yapın.. kesin delil sunun.. zannınızla, hissiyatınızla, fallani hazret böyle buyurdu, iman ederiz, kabul etmeme lüksümüz yok demeyin... (Gul hatu burhaneküm in küntüm sadıkin.) (Bu arada Buharideki hadislerin hepsi de doğru olabilir.. İçlerinde bilmeyerek yanlış da olabilir, hatta bilerek dini bozmak için İsrailiyat ve batıl da içine karıştırılmış olabilir.. Buhariyi korunmuş, masum ve cennetlik ilan edemeyiz.. Allah'ın Kitabının yanına ona denk iman edilmesi gereken bir kitap daha koyamayız.. Biz bunu Allah cc. bildirmedikçe bilemeyiz.. Kimse imamlarını rabler edinmemelidir.. İmamlar da sorgulanabilmelidir.. Masum ve korunmuş Peygamber değiller neticede.. Din ise bir FİTNEDİR.. bir imtihandır.)

Men türkmenistanliýim

Jihan abi imo kulanmayanizmi

cihan hocam bu bilgiye hangi kitaptan ulaşabiliriz

Cehalet mazeret mi dinin asıllarında Subhanallah İsmi kim olursa olsun peygamber s a s olmadıktan sonrada onun sözünden başkasının sözü alınır deliline göre delili yoksa atılır hüccet Kuran ve sahih sünnetler dir Dinin asıllarında cehalet mazeret değil Kalubela Fıtrat Doğadaki ayetler Peygamberimiz s a s Kuran Beş delil var kimse de mazeretli değil!!!! Şirk fiili işleyen müşriktir bu kadar basit ismi ne kim olursa olsun !!!! Cehaleti mazeret görende aynı o kişi gibi kafirdir fiili işleyen gibi

Peygambere Tevessül'e Şirk Diyormusunuz ?

Ah keşke Kevserî gibi bir âlimi kendi mezhebinizce eleştirmeden önce büyüklüğünü az da olsa idrâk edebilecek seviyede olsaydınız. Allah zamandan ve mekândan münezzeh değildir demek nasıl bir gabavettir! Zaman ve mekân Allah'ın yaratışı ve yarattıkları ile var olurken, 'misli gibi'si bile var olmayan Yüce Zâtı nasıl mahlûkâtı ile kayıt altına almaya yelteniyorsunuz dar düşüncenizde? Demek ki Ehl-i Sünnet'in İmamları bugüne kadar nassı sizler kadar anlayamamış, hadislerden doğrudan kendi kafasına göre içtihat da günümüzün nevzuhur müçtehitlerinin eline düşmüş😢. Müteşâbihatı tevil etmemek ayrı bir şey, mahiyetini ilk anda aklımıza gelen hayalâta bağlamak ayrı şey. Allah'ın 'yed'inin kudret sıfatı ile tevil edilmesinin yanlış bir içtihat olduğunu söyleyebilir ve 'Allah'ın, bizim künhüne eremeyeceğimiz keyfiyetsiz bir sıfatıdır' diyebilirsiniz hakikî selef gibi... Ama ordaki 'yed'in (el'in) insandakine benzediğini, meselâ onun da beş parmağı olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz? Aynı şekilde Sübhan olan Zât'ı mahlûkat mertebesine indirircesine üzerine zamanın yürüyeceğini, mekâna bağlı hareketler içinde olduğunu, teşbih ve tecsim ehline ittibâ edercesine nasıl kabul edebilirsiniz: asıl muhal ile te'vil sizin yaptığınız olmaz mı?! Bir de Hadis'i müdâfaa hususunda ilim âleminde sizin yüz bin katınız emeği olan âhir zamanda İslâm'ın yüz akı bir âlimi -lafı eğip büküp- hadis inkârcılığı ile suçlamaya, hem de hiç utanmadan yelteniyorsunuz! Ne yapalım, Allah hidâyet etsin!

Din adamına hiç benziyormu teröriste benziyor bu adam

Allah razı olsun Hocam senin kıymetinin daha fazla bilinmesi lazım.

Be hey ahmak bütün yaratilan yer gök cennet cehennem 18 bin alemim büyüklüğü allahin sonsuz büyüklüğü yaninda bir zerre bile degilken sen semanin araplarda kac manaya geldigini bilmeden sonsuz olani zerre olanin içinemi sigdiracaksiniz bu ne büyük gaflet bu nasil bir aptallıktır yuh olsun bu zihniyete

Size sadece koca bir yuh çekerim ama bunada demezsiniz yuh olsun ustada uyanan dillere o dile dilerim eşek arısı soksun şindi sen cihat ettin öylemi sana öyle bir .

Allahü Teala beni afetsin önceleri Muhammed bin Abdulvehhab hakkında tasavvufçulara uyarak cahilce sapık biri derdim ama onun kitaplarını araştırdıktan sonra Muhammed bin Abdulvehhabın gercek ehli sünnet ve Sahabenin yolunda değerli bir âlim olduğunu anladım. Beyninizi tarikatlara satmayın dininizi araştıtın kardeşlerim.

Kimse Muhammed bin Abdulvehhabın kiraplarını okumak zorunda değil ama eğer onun hakkında konuşacaksanız bir eleştiride bulunacaksanız mutlaka Muhammed bin Abdulvehhabın kitabından delil getirmeniz gerekir.Aksi takdirde bir âlime iftira atmış olursunuz ki bu sizin aleyhinize ahirette büyük vebal getirir.

Ebu said ölmedi aha da yaşıyor

Boş beleş konuşuyorsun.

Tövbe edin.kendinize gelin

Yazıklar olsun Bediüzzamani anlamamışsin Tüm dünyada İslama en büyük hizmeti eden birisine kim oluyorsun da dil uzatiyorsun

SİZLER MURSİYİ SİSİYE SATTINIZ KATİLSİNİZ

TİMURTAŞ HOCA KİM SEN KİM MİLYONLARIN MÜSLÜMAN OLMASINA SEBEB OLMUŞTUR SİZİN GİBİ İNGİLİZ MALI VEHABİ SELEFİ DEYİL ALLAHCC MEKANINI CENNET EYLESİN

RISALE I NUR OYLE KIYMETLI BIR ESER KI HERKESE KENDINI OKUTTURUYOR ELHAMDULILLAH.BAKIN SIZ BILE RISALE I NUR OKUYORSUNUZ.😂😂😂

ALLAH DIYOR KI:BIZ INSANI EN GUZEL SURETTE YARATTIK, ONU BİZ İNDİRDİK VB.BINLERCE DEFA BIZ DIYOR, HÂŞA ALLAH'IN ORTAKLARI MI VAR.VEYA "FE TEBERAKELLAHU AHSENUL HALİGİN" ALLAH YARATICILARIN EN GUZELIDIR." BASKA YARATICILARIN VAR OLDUGUNA MI DELİLDİR?

iranda çok farkli milletler var. mesela hazarlar.

Biraz daha ilim tahsil ediniz ki risalei nur ları anlayavilesiniz

Ayetle sabittir ki şehitler e ölü demeyiniz onlar diridir diyor madem şehit ler diridir diri insanlar birbirine yardım ederse diri olan şehitler niye yardım edemesinler

Size göre mucize yok keramet yok. Şehitlerin ölmediğini de bilmiyorsunuz. Sizlere kalirsa Allah dostu yok, evliya yok.. Sadece kurani okuyun yeterli kafasindasiniz. Ama kuranı da doğru anlayamamissiniz.

Allah'ın izin verdiği sürece herşey mümkündür.

İşid bunları öldürünce aaa işsid kafa kesiyor işid musluman öldürüyor

Timurtaş Hocamın üzerine hiçbir hoca tanımadım.Bu anlatan arkadaş ne demeye çalışıyor kendini ulema zannediyor galiba.yazık ya herkes ahkam kesiyor.Ama ortada somut bişey yok

Süresiz olarak uzaklaştırıldı nafaka 6284 hayır aileyi parçalıyor şikayetçiyiz mağduruz oluyoruz kadınlar para derdinde hepsi nafaka derdinde

Kadına çok yetki verilmiştir şikayetçiyiz mağduruz

Allah sizden razı olsun.

OTUZBİRİNCİ SÖZ Mi'rac-ı Nebeviyeye dairdir. Bu sırr-ı azîmin "DÖRT ESAS"ı var. Birincisi: Mi'racın sırr-ı lüzumu nedir? İkincisi: Hakikat-i Mi'rac nedir? Üçüncüsü: Hikmet-i Mi'rac nedir? Dördüncüsü: Mi'racın semerat ve faidesi nedir? BİRİNCİ ESAS Mi'racın sırr-ı lüzumu: Meselâ deniliyor ki: "Cenab-ı Hak اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ dir. Herşeye, herşeyden daha yakındır. Cisimden, mekândan münezzehtir. Her veli, kalbi içinde onunla görüşebilir. Neden dolayı velayet-i Ahmediye (A.S.M.) Mi'rac gibi uzun bir seyahatın neticesinden sonra, her velinin kendi kalbinde muvaffak olduğu münacata muvaffak oluyor?" Elcevab: Şu sırr-ı gamızı "iki temsil" ile fehme takrib ediyoruz. Onikinci Söz'ün sırr-ı i'caz-ı Kur'an ve sırr-ı Mi'rac hakkında olan şu iki temsili dinle: Birinci Temsil: Bir sultanın iki çeşit mükâlemesi, sohbeti, görüşmesi vardır. İki tarzda hitabı, iltifatı vardır. Birisi: Âmi bir raiyetiyle cüz'î bir iş için, hususî bir hâcete dair, has bir telefonla sohbet etmektir. Diğeri: Saltanat-ı uzma unvanıyla ve hilafet-i kübra namıyla ve hâkimiyet-i âmme haysiyetiyle ve evamirini etrafa neşir ve teşhir maksadıyla, o işlerle alâkadar bir elçisiyle veya o evamir ile münasebetdar büyük bir memuru ile konuşmaktır, sohbet etmektir. Ve haşmetini izhar eden ulvî bir fermanla bir mükâlemedir. İşte وَ لِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰى şu temsil gibi: Şu kâinat Hâlıkının ve Mâlikü'l-Mülk Vel Melekût'un ve Hâkim-i Ezel ve Ebed'in iki tarzda mükâlemesi, sohbeti, iltifatı vardır. Birisi cüz'î ve has, diğeri küllî ve âmm... İşte Mi'rac, velayet-i Ahmediyenin (A.S.M.) bütün velayatın fevkinde bir külliyet, bir ulviyet suretinde bir tezahürüdür ki; bütün kâinatın Rabbi ismiyle, bütün mevcudatın Hâlıkı unvanıyla Cenab-ı Hakk'ın sohbetine ve münacatına müşerrefiyettir. ... İşte Şems-i Ezel ve Ebed Sultanı olan Zât-ı Ehad ve Samed'in tecellisi, mahiyet-i insaniyeye hadsiz meratibi tazammun eden iki suretle tezahür eder: ... İkincisi: İnsanın câmiiyeti ve şecere-i kâinatın en münevver meyvesi olduğundan, bütün kâinatta cilveleri tezahür eden esma-i hüsnayı, birden âyine-i ruhunda gösterebilmesi cihetiyle Cenab-ı Hak, tecelli-i zâtıyla ve esma-i hüsnanın a'zamî mertebede, nev'-i insanın manen en a'zam bir ferdine, tecelli-i a'zam tezahür eder ki; bu tezahür ve tecelli, Mi'rac-ı Ahmedî (A.S.M.) sırrıdır ki; onun velayeti, risaletine mebde' olur. Velayet ki; zıllden geçer, ikinci temsilin birinci adamına benzer. Risalette zıll yoktur, doğrudan doğruya Zât-ı Zülcelal'in ehadiyetine bakar, ikinci temsilin ikinci adamına benzer. Mi'rac ise, velayet-i Ahmediyenin (A.S.M.) keramet-i kübrası, hem mertebe-i ulyâsı olduğundan, risalet mertebesine inkılab etmiş. Mi'racın bâtını velayettir, halktan Hakk'a gitmiş. Zahir-i Mi'rac risalettir, Hak'tan halka geliyor. Velayet, kurbiyet meratibinde sülûktur. Çok meratibin tayyına ve bir derece zamana muhtaçtır. Nur-u a'zam olan risalet ise, akrebiyet-i İlahiyenin inkişafı sırrına bakar ki, bir ân-ı seyyale kâfidir. Onun için hadîste denilmiş: "Bir anda dönmüş gelmiş." ... İKİNCİ ESAS Hakikat-i Mi'rac nedir? Elcevab: Zât-ı Ahmediyenin (A.S.M.) meratib-i kemalâtta seyr ü sülûkünden ibarettir. Yani, Cenab-ı Hakk'ın tertib-i mahlukatta tecelli ettirdiği ayrı ayrı isim ve unvanlarla ve saltanat-ı rububiyetinde teşkil ettiği devair-i tedbir ve icadda ve o dairelerde birer arş-ı rububiyet ve birer merkez-i tasarrufa medar olan bir sema tabakasında gösterdiği âsâr-ı rububiyeti, birer birer o abd-i mahsusa göstermekle, o abdi, hem bütün kemalât-ı insaniyeyi câmi', hem bütün tecelliyat-ı İlahiyeye mazhar, hem bütün tabakat-ı kâinata nâzır ve saltanat-ı rububiyetin dellâlı ve marziyat-ı İlahiyenin mübelliği ve tılsım-ı kâinatın keşşafı yapmak için; Burak'a bindirip, berk gibi semavatı seyrettirip, kat'-ı meratib ettirerek, kamer-vari menzilden menzile, daireden daireye rububiyet-i İlahiyeyi temaşa ettirip, o dairelerin semavatında makamları bulunan ve ihvanı olan enbiyayı birer birer göstererek, tâ Kab-ı Kavseyn makamına çıkarmış, ehadiyet ile kelâmına ve rü'yetine mazhar kılmıştır. Şu yüksek hakikata "iki temsil" dürbünü ile bakılabilir. Birincisi: ... Ve her bir dairenin başka bir merkezi, bir menzili vardır. Ahkâmları birbirinden ayrıdır. Tabakatları birbirinden başkadır. İşte böyle bir sultan, istediği bir zâtı, bütün o dairelerinde gezdirip, her daireye mahsus saltanat-ı şahanesini ve evamir-i hâkimanesini gösterip, daireden daireye, tabakadan tabakaya gezdirip, tâ huzuruna getirir. Sonra bütün o dairelere taalluk eden bazı evamir-i umumiye-i külliyeyi ona tevdi' eder, gönderir. ... Meselâ: İsm-i Kadîr'e mazhar Hazret-i İsa Aleyhisselâm, hangi semada Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm ile görüştü ise; işte o sema dairesinde Cenab-ı Hak Kadîr unvanıyla bizzât orada mütecellidir. Meselâ: Hazret-i Musa Aleyhisselâm'ın makamı olan sema dairesinde en ziyade hükümferma, Hazret-i Musa Aleyhisselâm'ın mazhar olduğu "Mütekellim" unvanıdır ve hâkeza... İşte Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, Çünki ism-i a'zama mazhardır ve nübüvveti umumîdir ve bütün esmaya mazhardır. Elbette bütün devair-i rububiyetle alâkadardır. Elbette o dairelerde makam sahibi olan Enbiyalarla görüşmek ve umum tabakattan geçmek; hakikat-i Mi'racı iktiza ediyor. İkinci Temsil: Nasılki bir sultanın unvanlarından olan "Kumandan-ı A'zam" unvanı, devair-i askeriyenin serasker dairesi gibi küllî ve geniş daireden tut, tâ onbaşı dairesi gibi cüz'î ve hususî herbir dairede bir zuhuru, bir cilvesi vardır. Meselâ: Bir nefer; o kumandanlık unvan-ı a'zamının numunesini onbaşı şahsında görür, ona bakar, ondan emir alır. O nefer onbaşı olduğunda; çavuş dairesindeki kumandanlık dairesi nazarına çarpar, ona bakar. Sonra çavuş olsa, o vakit kumandanlık numunesini ve cilvesini mülazım dairesinde görür. O makamda ona mahsus bir iskemle bulunur. Ve hâkeza... Yüzbaşı, binbaşı, ferik, müşir dairelerinden her birinde, dairelerin büyük ve küçüklüğü nisbetinde o kumandanlık unvanını görür. Şimdi bir neferi o kumandan-ı a'zam, bütün devair-i askeriyeye taalluk edecek bir vazife ile tavzif etmek istese, bir müfettiş gibi her devairi görüp ve görünecek bir makam vermek istese; elbette o kumandan-ı a'zam o neferi, onbaşı dairesinden tut tâ daire-i a'zamına kadar birer birer gezdirecek; tâ görsün, görülsün. Sonra huzuruna kabul edip sohbetine müşerref ederek, nişan ve ferman verip taltif ederek, tâ geldiği yere kadar bir anda gönderir. Şu temsilde bir noktayı nazara almak lâzım ki: Padişah eğer âciz olmazsa, surî olduğu gibi, manevî cihetinde de iktidarı olsa; o vakit ferik, müşir, mülazım gibi eşhası tevkil etmez. Bizzât her yerde bulunur. Yalnız bazı perdeler altında ve makam sahibi eşhasın arkasında, doğrudan doğruya emri o verir. Bazı veliyy-i kâmil olan padişahlar; çok dairelerde, bazı eşhas suretinde icraatını yaptığı rivayet edilir. Şu temsil ile baktığımız hakikat ise: Acz, onun içinde olmadığı için, doğrudan doğruya herbir dairede emir ve hüküm kumandan-ı a'zamdan geliyor. Onun emriyle, iradesiyle, kuvvetiyledir. İşte şu temsil gibi; Hâkim-i Arz ve Semavat, "Emr-i Kün Feyekûn"e mâlik, Âmir-i Mutlak olan Sultan-ı Ezelî ve Ebedî, tabakat-ı mahlukatında cereyan eden ve kemal-i itaat ve intizam ile imtisal olunan, evamir ve kumandanlığının şuunatı ve zerrattan seyyarata ve sinekten semavata kadar olan tabakat-ı mahlukat ve tavaif-i mevcudatta küçük-büyük, cüz'î-küllî tabakatı ve taifeleri ayrı ayrı, fakat birbirine bakar bir tarzda birer daire-i rububiyet, birer tabaka-i hâkimiyet görünüyor. Şimdi, bütün kâinattaki makasıd-ı ulyâ ve netaic-i uzmayı anlayacak ve bütün tabakatın ayrı ayrı vezaif-i ubudiyetlerini görmekle, Zât-ı Kibriya'nın saltanat-ı rububiyetini, haşmet-i hâkimiyetini müşahede ederek, o zâtın marziyatı ne olduğunu anlamak ve onun saltanatına dellâl olmak için, alâküllihal o tabakat ve dairelere bir seyr ü sülûk olacaktır. Tâ daire-i a'zamiyesinin unvanı olan Arş-ı A'zamına girecek, tâ Kab-ı Kavseyn'e, yani imkân ve vücub ortasında Kab-ı Kavseyn ile işaret olunan makama girecek ve Zât-ı Celil-i Zülcemal ile görüşecektir ki; şu seyr ü sülûk ise, Mi'racın hakikatıdır. Herbir insan aklıyla hayal sür'atinde seyeranı, herbir veli kalbiyle berk sür'atinde cevelanı ve cism-i nuranî olan herbir melek ruh sür'atinde Arştan Ferşe, Ferşten Arşa deveranı, ehl-i Cennet'in insanları, Burak sür'atinde haşirden beşyüz sene fazla mesafeden Cennet'e çıkmaları olduğu gibi; nur ve nur kabiliyetinde ve evliya kalblerinden daha latîf ve emvatın ruhlarından ve melaike cisimlerinden daha hafif ve cesed-i necmî ve beden-i misalîden daha zarif olan Ruh-u Muhammedî'nin (A.S.M.) hadsiz vezaifine medar ve cihazatının mahzeni olan cism-i Muhammedî (A.S.M.), elbette onun ruh-u âlîsiyle Arşa kadar beraber gidecektir. ...Sözler - 560 Mehdi-i Ahirzaman Bediüzzaman Said NURSİ(R.A.) www.hizmetvakfi.org www.risaleinur.hizmetvakfi.org/otuz-birinci-soz/ facebook.com/photo/?fbid=2997250270416533&set=a.371143176360602