Відео

"Ehli kıble tekfir edilmez" sözü hakkında Kevseri Hazretlerinin açıklaması nerede geçiyor, bilgi verebilir misiniz?

Sırada deyyussssss kaldı Allah cc sizemi soracak peki kafirin kucagına oturmuşun sen cennetemi gidiyon

🤲🤲🤲🤲

Rabbim celle celalühü razı olsun sizden hocam

Osmanliyi gizli siyonist yahudiler yikti muslumanlari dini cahil ve teknoloji cahil biraktilar. Ey müslüman dinini öğrenmek Allahın emridir öğrenmezsek ahirette hesabını sorar. 5 vakit farz namazi kilmamak büyük günahtir tövbe edip buluğ cagindan itibaren kazalari kilmak gerek. Kuranda namaz yazar nasil kilinacagi ne okunacagi hangi vakitte kilinacagi hadis sünnet belirler

Allah razı olsun hocam

Allah razı olsun hocam, Tasavvuf ve Tarikat erbabı'da Tevhidi bilinçe olmalı, anlatmalı ve mücadelesini vermelidir inşaallah.

🤲🤲🤲

🤲🤲🤲

knk size burdan ekmek cikmaz ya siz camiiden devam

Rabbim celle celalühü razı olsun sizden hocam

Emir verende odur ama burada Allah cc ye ortak koşuyorlar

Selamunaleykum hojam senin gibi anlatanlar çok olsun

Hocam şerh okunacak mı? Yoksa metin mi?

Muaviye içtihat etti; Sıffin'de yetmiş bin insan öldü, ki bazı tarihçiler bu sayının daha fazla olduğunu söylerler. Ama Muaviye'nin içtihadı doğruya daha az yakın olduğu yani içtihadında hata ettiği için sadece bir sevap kazanabildi!... Yazık ki o kadar emeğinin karşılığını alamadı.Meşru halifeye, ümmetin biat ettiği müminlerin emirine karşı savaşmanın ve on binlerce insanın ölümüne neden olmanın ne kadar büyük bir fazilet olduğuna dair bize de bir sahabe sünneti bıraktı!!!... Diğer bir anlatımla, turnayı gözünden vuramadı. Hele bir de isabet etseydi, o zaman sevabın altında ezilirdi. 😢

Hazret-i Ali (R.A.) zamanında başlayan muharebelerin mahiyeti nedir? Muhariblere ve o harbde ölen ve öldürenlere ne nam verebiliriz? Elcevab: Cemel Vak'ası denilen Hazret-i Ali ile Hazret-i Talha ve Hazret-i Zübeyr ve Âişe-i Sıddıka (Radıyallahu Teâlâ anhüm ecmaîn) arasında olan muharebe; adalet-i mahza ile, adalet-i izafiyenin mücadelesidir. Şöyle ki: Hazret-i Ali, adalet-i mahzayı esas edip, Şeyheyn zamanındaki gibi o esas üzerine gitmek için içtihad etmiş. Muarızları ise: Şeyheyn zamanındaki safvet-i İslâmiye adalet-i mahzaya müsaid idi, fakat mürur-u zamanla İslâmiyetleri zaîf muhtelif akvam hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeye girdikleri için, adalet-i mahzanın tatbikatı çok müşkil olduğundan, "ehvenü'ş-şerri ihtiyar" denilen adalet-i nisbiye esası üzerine içtihad ettiler. Münakaşa-i içtihadiye siyasete girdiği için, muharebeyi intac etmiştir. Madem sırf lillah için ve İslâmiyetin menafi'i için içtihad edilmiş ve içtihaddan muharebe tevellüd etmiş; elbette hem kàtil, hem maktûl ikisi de ehl-i Cennet'tir, ikisi de ehl-i sevabdır diyebiliriz. Her ne kadar Hazret-i Ali'nin içtihadı musîb ve mukabilindekilerin hata ise de, yine azaba müstahak değiller. Çünki içtihad eden hakkı bulsa, iki sevab var. Bulmazsa, bir nevi ibadet olan içtihad sevabı olarak bir sevab alır. Hatasından mazurdur. Bizde gayet meşhur ve sözü hüccet bir zât-ı muhakkik Kürdçe demiş ki: ژِى شَرِّ صَحَابَانْ مَكَه قَالُ وق۪يلْ لَوْ رَا جَنَّت۪ينَه قَاتِلُ و هَمْ قَت۪يلْ Yani: Sahabelerin muharebesinde kıyl ü kàl etme. Çünki hem kàtil ve hem maktûl ikisi de ehl-i Cennet'tirler. Adalet-i mahza ile adalet-i izafiyenin izahı şudur ki: مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِى الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يعًا âyetin mana-yı işarîsiyle: Bir masumun hakkı, bütün halk için dahi ibtal edilmez. Bir ferd dahi, umumun selâmeti için feda edilmez. Cenab-ı Hakk'ın nazar-ı merhametinde hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için ibtal edilmez. Bir cemaatin selâmeti için, bir ferdin rızası bulunmadan hayatı ve hakkı feda edilmez. Hamiyet namına rızasıyla olsa, o başka mes'eledir. Adalet-i izafiye ise: Küllün selâmeti için, cüz'ü feda eder. Cemaat için, ferdin hakkını nazara almaz. Ehvenü'ş-şer diye bir nevi adalet-i izafiyeyi yapmağa çalışır. Fakat adalet-i mahza kabil-i tatbik ise, adalet-i izafiyeye gidilmez, gidilse zulümdür. İşte İmam-ı Ali Radıyallahu Anh, adalet-i mahzayı Şeyheyn zamanındaki gibi kabil-i tatbiktir deyip, hilafet-i İslâmiyeyi o esas üzerine bina ediyordu. Mukabilleri ve muarızları ise, "Kabil-i tatbik değil, çok müşkilâtı var." diye adalet-i izafiye üzerine içtihad etmişler. Tarihin gösterdiği sair esbab ise, hakikî sebeb değiller, bahanelerdir. Eğer desen: Hilafet-i İslâmiye noktasında İmam-ı Ali'nin fevkalâde iktidarı, hârikulâde zekâsı ve yüksek liyakatıyla beraber seleflerine nisbeten muvaffakıyetsizliği nedendir? Elcevab: O mübarek zât, siyaset ve saltanattan ziyade, daha çok mühim başka vazifelere lâyık idi. Eğer tam muvaffakıyet-i siyasiye ve tamam saltanat olsaydı, "Şah-ı Velayet" unvan-ı manidarını bihakkın kazanamayacaktı. Halbuki zahirî ve siyasî hilafetin pek çok fevkinde manevî bir saltanat kazandı ve Üstad-ı Küll hükmüne geçti; hattâ kıyamete kadar saltanat-ı manevîsi bâki kaldı. Amma Hazret-i İmam-ı Ali'nin Vak'a-i Sıffîn'de, Hazret-i Muaviye'nin taraftarlarıyla muharebesi ise, hilafet ve saltanatın muharebesidir. Yani: Hazret-i İmam-ı Ali, ahkâm-ı dini ve hakaik-i İslâmiyeyi ve âhireti esas tutup, saltanatın bir kısım kanunlarını ve siyasetin merhametsiz mukteziyatlarını onlara feda ediyordu. Hazret-i Muaviye ve taraftarları ise; hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeyi, saltanat siyasetleriyle takviye etmek için azimeti bırakıp ruhsatı iltizam ettiler, siyaset âleminde kendilerini mecbur zannedip ruhsatı tercih ettiler, hataya düştüler. Amma Hazret-i Hasan ve Hüseyin'in Emevîlere karşı mücadeleleri ise, din ile milliyet muharebesi idi. Yani: Emevîler, Devlet-i İslâmiyeyi, Arab milliyeti üzerine istinad ettirip rabıta-i İslâmiyeti, rabıta-i milliyetten geri bıraktıklarından, iki cihetle zarar verdiler: Birisi: Milel-i saireyi rencide ederek tevhiş ettiler. Diğeri: Unsuriyet ve milliyet esasları, adaleti ve hakkı takib etmediğinden zulmeder. Adalet üzerine gitmez. Çünki unsuriyet-perver bir hâkim, milletdaşını tercih eder, adalet edemez. اَلْاِسْلَامِيَّةُ جَبَّتِ الْعَصَبِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةَ لَا فَرْقَ بَيْنَ عَبْدٍ حَبَشِىٍّ وَسَيِّدٍ قُرَيْشِىٍّ اِذَا اَسْلَمَا ferman-ı kat'îsiyle: Rabıta-i diniye yerine rabıta-i milliye ikame edilmez; edilse adalet edilmez, hakkaniyet gider. İşte Hazret-i Hüseyin rabıta-i diniyeyi esas tutup, muhik olarak onlara karşı mücadele etmiş, tâ makam-ı şehadeti ihraz etmiş. Eğer denilse: Bu kadar haklı ve hakikatlı olduğu halde, neden muvaffak olmadı? Hem neden kader-i İlahî ve rahmet-i İlahiye onların feci bir âkıbete uğramasına müsaade etmiş? Elcevab: Hazret-i Hüseyin'in yakın taraftarları değil, fakat cemaatine iltihak eden sair milletlerde, yaralanmış gurur-u milliyeleri cihetiyle, Arab milletine karşı bir fikr-i intikam bulunması Hazret-i Hüseyin ve taraftarlarının safi ve parlak mesleklerine halel verip, mağlubiyetlerine sebeb olmuş. Amma kader nokta-i nazarında feci âkıbetin hikmeti ise: Hasan ve Hüseyin ve onların hanedanları ve nesilleri, manevî bir saltanata namzed idiler. Dünya saltanatı ile manevî saltanatın cem'i gayet müşkildir. Onun için onları dünyadan küstürdü, dünyanın çirkin yüzünü gösterdi. Tâ, kalben dünyaya karşı alâkaları kalmasın. Onların elleri muvakkat ve surî bir saltanattan çekildi; fakat parlak ve daimî bir saltanat-ı maneviyeye tayin edildiler; âdi valiler yerine, evliya aktablarına merci' oldular. Üçüncü sualiniz: "O mübarek zâtların başına gelen o feci gaddarane muâmelenin hikmeti nedir?" diyorsunuz. Elcevab: Sâbıkan beyan ettiğimiz gibi, Hazret-i Hüseyin'in muarızları olan Emevîler saltanatında, merhametsiz gadre sebebiyet verecek üç esas vardı: Birisi: Merhametsiz siyasetin bir düsturu olan: "Hükûmetin selâmeti ve asayişin devamı için, eşhas feda edilir." İkincisi: Onların saltanatı, unsuriyet ve milliyete istinad ettiği için, milliyetin gaddarane bir düsturu olan: "Milletin selâmeti için herşey feda edilir." Üçüncüsü: Emevîlerin Hâşimîlere karşı an'anesindeki rekabet damarı, Yezid gibi bazılarda bulunduğu için, şefkatsiz bir gadre kabiliyet göstermişti. Dördüncü bir sebeb de Hazret-i Hüseyin'in taraftarlarında bulunuyordu ki; Emevîlerin Arab milliyetini esas tutup, sair milletlerin efradına "memalik" tabir ederek köle nazarıyla bakmaları ve gurur-u milliyelerini kırmaları yüzünden, milel-i saire Hazret-i Hüseyin'in cemaatine intikamkârane ve müşevveş bir niyetle iltihak ettiklerinden, Emevîlerin asabiyet-i milliyelerine fazla dokunmuş, gayet gaddarane ve merhametsizcesine meşhur faciaya sebebiyet vermişlerdir. Mezkûr dört esbab, zahirîdir. Kader noktasından bakıldığı vakit; Hazret-i Hüseyin ve akrabasına o facia sebebiyle hasıl olan netaic-i uhreviye ve saltanat-ı ruhaniye ve terakkiyat-ı maneviye o kadar kıymetdardır ki, o facia ile çektikleri zahmet, gayet kolay ve ucuz düşer. Nasılki bir nefer, bir saat işkence altında şehid edilse; öyle bir mertebeyi bulur ki, on sene başkası çalışsa, ancak o mertebeyi bulur. Eğer o nefer şehid olduktan sonra ona sorulabilse, "Az bir şey ile pek çok şeyler kazandım" diyecektir. Mektubat - 53

Kim günaha giriyor ölenler öldürenler öyle mi Şunu söylemekten neden korkuyorsunuz Bu aktarılan tarih uydurmaca Ya da savaşı çıkartanlar nefislerine uydular

Müminlerin ölmesinden sevap kazanmak nasıl oluyor

Nasıl bir işdehat binlerce mümin öldü

Kardeşim insanlar ya hayvani veya seytani bilincle yaşarken komsu kim, zinakar yaninda oturuyor bu mu komsu, düşen çamaşırını alip evine götürüyor, bu mu komsu vb her türlü iğrençlik ahlak oldu yani başımızda yaşayan komsularda. bu sözleri onlara diyorsan din iman yok sökmez, bana diyorsan ben bunlara komsu dersem inancima hakaret ederim. allah böyle komşulardan inanan her insani ve tum ülkeyi kurtarsin.😮

Ben bir Rafizi olarak ömere, ebu bekre, osmana lanet okuyorum. Onlar sehabe değildir!!!

Sayin Hocam size İstanbul Sultangazi'den yazıyorum Apartmanında inanılmaz şekilde bana karşı psikolojik baskı hakaretler Has safhada Hakkımı helal etmiyorum Ve inanılmaz şekilde saygısız konuşmalar

12 münafık seahabeni nereye koyacaksın?Tevbe 101 nereye koyacaksın?

Allah razı olsun hocam

Din anlatarak para kazanan senin gibi insanlar insanları dinden soğuttular her peygamberin bir mesleği vardı tarikat ve tasavvuf erbabı insanlar maalesef dinden para kazanıyorlar dinden para kazanmak haramdır kendinize bir meslek edininin hadis çöplüğünü bir kenara bırakın tevhid çizgisine ve kuran-ı Kerim insanları kanına girmeyi bırak insanlar sizinle birlikte cehenneme gidecek. Mezhep imamlarını çok seviyorsunuz ama Ebu Hanife için buharinin ve diğer mezheb imamlarının demediği kalmamış. Din adamlarını rap edinmeyin İslam'a dönün

Ayeti çarpıtıyorsun orada sahabeden bahsetmiyor tüm müminlerden bahsediyor. O ayet evrensel olup şu anda da kafirler müminlerden nefret eder. Daha bir kutsallaştırma aptallığına düşmemek lazım sahabe içerisinde hırsız da vardı tecavüzcü de vardı. Cemel siffin savaşinda 100.000 civarında Müslüman birbirini öldürdü. Hz Osman kendisine verilen imkanları kötü kullandı her yere kendi akrabalarını atadı gerçek müminlere yapmadığı eziyeti bırakmadi. Hare olayında binlerce müslüman kadına tecavüz edildi. Sahabe içerisinde kötü insanlar olduğunu söylemek bu kadar da kötü bir şey değildir. Doğruyu aramak için bazen eleştirmek de gerekiyor.

Allah razı olsun hocam 🌹

Camaatla teravih bidet deyil mi?

Ya Boş boş konuşma ya şeriat o mu ya şeriat kaynağı bitmeyen bir şeye şeriat denir bu söz olur su kaynağı olur petrol kaynağı olur bitmeyen bir şeye Şeria şer'i hükümdar Allah'ın sözlerinin kaynağının bitmesine Allah azze ve celle şeriat demiş geri zekalı götürüyor şeriatı götürürler tarikata yapıştırıyor tarikatın boş işlerine yapıştırıyorlar ben de 12 tane tarikata gittim geri zekalı geri zekalı geziyorsun yeryüzünde götürürler ameli imandan amel ayrıdır iman ayrıdır tabii ki birbirinden ayrılmaz sadece ikisi ayrı ayrıdır birisi iman olmadan amel olmaz ama ameli yapıp iman olmadıktan sonra hepsi boşa gider la ilahe illallah'ın şartlarını yerine getirirsin Müslüman olursun her şeyin bir şartı olduğu gibi müslüman olmana da şartı var bunlar hemen anasından doğar doğmaz Müslüman oluyor Ortadoğu'da anasından doğar doğmaz Müslüman oluyorlar böyle olur mu Müslüman doğulmaz Müslüman olunur

جزاك الله خيرا كثيرا 🌷

اللهمّ صلِّ على سيّدنا محمّد وعلى آل سيّدنا محمّد

🌹

Allah razı olsun seydam

hocam benim hiçbir kötü niyetim yok sadece sevdiğim çocuğu kendime aşık ettirmek istiyorum hinede şirke girer mi nihat hatipoğlu bir sakıncası olmaz kötü niyet değil ama Allahtan istemeniz daha makbul olur demişti cevap verirseniz çok sevinirim

o on kişide yalansa!!!!! heyhat e heyhat

Allah razı olsun seydam

Hocam ben tamamen bilgisizlikten yaptım hep gunah değil enerji çalışması dediler sonradan cok pişman oldum korkuyorum. Ne yapmam gerekiyor

Ve aleykümusselam verahmetullah veberakatuhu Allah razı olsun

Şeytan vesvese vermez sadece sana senin duymak istediğin şeyleri söyler o kadar işte yani şeytan da kendisine verilen görevi yapar sonuçta.

Saçmaladın

Ama hep esmalar var

Valahi yaratmak kimin işise kanun koymak şeriyat belirlemek onun işi onun hakidir bunun zıtı şirktir küfürfür inşallah

TARÎKAT GERÇEĞİ Târikat şeyhleri eskiden medrese usulü ilim görür, hocalarından müderrislik icâzeti alırlardı. Osmanlıda tekke kurup irşad etmek isteyen bir şeyh, ulema tarafından da imtihan edilirdi. Eğer onun ilimlerde yeterli olduğu görülür, yaşantısının ve ahlâkının iyi olduğuna kanaat getirilirse onun tekke kurmasına izin verilirdi. Osmanlının yıkılması ile bütün bunlar kalktı. Şeyhine daha çok hizmet edip onun her dediğini köle gibi kabul edenler, onun gözüne girerek halifelik almaya başladılar. Hatta şeyhinden icazet ve halifelik alamayanlar bile onun ölümünden sonra bir tarafa çekilip tekke kurmaya başladı. Böylece mantar biter gibi tarikat ve şeyh türemeye başladı. Sistem de bunları el altından, onlara belli etmeden onları büyüttü, palazlandırdı. Bunun iki sebebi vardı. Birinci sebep, bunlar sistem için tehlikeli değildi. Tam tersine müridlerini pısırıklığa, mistizme itiyorlar, haftanın bir iki günü zikir için toplanıyorlar, zikirden sonra da karınlarını tıka basa doldurup dağılıyorlardı. Devlet diye, islam diye bir dâvaları yoktu. Devlet böylelerinden niye rahatsız olsun ki? Tam tersine çok kimselerin böyle olmasını ister. İkinci sebep ise sistem böyle tarîkatları kullanmak için hep yedekte tutmuştur. Bazen ya bu şeyhlerin kendileri ahlaksızca bir şeyler yapıyorlar, bazen de devlet bizzat kendisi tarikata soktuğu kadın ve erkek casuslarla şeyhlere bir şeyler yaptırıp bununla islama ve müslümanlara darbeler indiriyorlar, islamı kısıtlayıcı, müslümanları kıpırdamaz hâle getirici yasaklar getiriyorlardı. Dikkat ederseniz, Türkiyede bir çok darbe, ihtilal oldu. Bütün islâmî dernek ve vakıflar kapatıldığı halde tarikatlara dokunmadılar. İşte sebebi de yukarda saydığım nedenlerden dolayı. Şu son olaya da böyle bakabiliriz. 28 Şubat günlerinde Müslüm Gündüz'e kurulan kumpas da hâla hâfızalarımızda. Pavyonda çalışan bir kadın devletin yetiştirip şeyh yaptığı bir tabyacı ile, Ali Kalkancı ile tanıştırılıyor, onunla evlendiriliyor, sonra ondan boşanmış gibi yaptırılarak Müslüm Gündüz'e gönderiliyordu. İlimden ve siyasetten yoksun Müslüm Gündüz gibiler de hemen tuzağa düşüveriyorlardı. Uyanık bir davetçi bu devirde kadınlarla asla başbaşa kalmamalı, toplu da olsa kadınlara ders vermemelidir. Nitekim buradaki İHH başkanı olan kardeşimiz bana gelerek, hocam, üniversiteli kızlar sizden fıkıh dersleri almak istiyorlar dediğinde ben hiç yanaşmadım. Ben o kızların hepsini töhmet altında bırakmak istemiyorum. Onların hepsi de belki samimi idiler ama sistemin onların içine katacağı bir casus kızla ne oyunlara gireceği tahmin bile edilemez. Hele hele fotoşoplarla, taklit seslerle ve taklit görüntülerle ne kasetler hazırlayacakları da belli değilken. İşin aslı astarı sonradan ortaya çıksa bile sistem o zamana kadar yapacağını yapmış, alacağını almıştır. Bugün tarîkatlara baktığımızda yüzde doksan beşinin (belki daha fazlasının) hurâfeler ve bid'atlar yuvası olduklarını görüyoruz. İşleri güçleri rüyalar ve keşiflerdir. Bunlar bir imtihandan geçirilseler ne akâid bilgilerinin, ne fıkıh bilgilerinin, ne tefsir, ne de hadis bilgilerinin olmadığı görülür. Konuşmaları, kitapları uydurma hadisler ve hurafelerle doludur. Bu devirde müslümanlar her zamankinden daha uyanık olmak zorundadırlar. Selam ve dua ile. Necati Koçkesen hoca

HURAFELER Modern hurafeleri dine sokmaya çalışan dini parti, dini dernek, dini vakıf görüntülü çağdaş müesseseler ile klasik ve kadim Hurafeleri dine sokmaya çalışan dini tarikat veya dini cemaat görüntülü gruplar arasında yaşayan bir müslüman olarakhakve Hakikatten ayrılmamak, istikamet yolu üzere yaşamayı başarabilmek için yeteri derecede ilim tahsil etmek şarttır. İlim insanı cehaletten ve istismardan kurtaran en hakiki mürşittir. İlmin kaynağı da Kur'an ve Sünnettir. Kur'an ve Sünneti öğrenmenin öğretmenleri de ulemadır. O halde alimlerden ve ilimden ayrılmamak gerekir.

HURAFELER Modern hurafeleri dine sokmaya çalışan dini parti, dini dernek, dini vakıf görüntülü çağdaş müesseseler ile klasik ve kadim Hurafeleri dine sokmaya çalışan dini tarikat veya dini cemaat görüntülü gruplar arasında yaşayan bir müslüman olarakhakve Hakikatten ayrılmamak, istikamet yolu üzere yaşamayı başarabilmek için yeteri derecede ilim tahsil etmek şarttır. İlim insanı cehaletten ve istismardan kurtaran en hakiki mürşittir. İlmin kaynağı da Kur'an ve Sünnettir. Kur'an ve Sünneti öğrenmenin öğretmenleri de ulemadır. O halde alimlerden ve ilimden ayrılmamak gerekir.

Siyasi Islam, dincilik bir lagimdir. İçine düşen pezevenklik kediciktir

Allah razı olsun

Mevlam celle celalühü razı olsun sizden hocam

اللهمّ صلِّ على سيّدنا محمّد وعلى آل سيّدنا محمّد

Allah razı olsun