- 49
- 10 355
Edebiyat Otopsisi
Приєднався 22 січ 2022
Merhaba. Biz Büşra ve Emre. Edebiyat Otopsisi başlığı altında çıktığımız bu yolda edebiyatı hayatınızın bir parçası kılmayı, dünyayı anlamlandırma çabanıza bir de bu pencereden manzara sunmayı hedefliyoruz.
Hadi başlayalım!
Hadi başlayalım!
UYKULU VE NEREDEYSE KATİL ZANLISI!? - GONCA ERKMEN ÇAPKIN İLE YANLIŞ OKUMALAR
Gonca Erkmen Çapkın bu kez Uykulu-Uykusuz, Neredeyse ve Katil Zanlısı gibi gündelik hayatta sıklıkla kullandığımız tabirler hakkında yanlış bilinenlerin doğrusunu anlatıyor. İyi seyirler.
EDEBİYAT OTOPSİSİ | SOSYAL MEDYA
➡ Twitter | edebiotopsi
➡ Instagram | edebiyatotopsisi
Patreon aracılığıyla destekleyin: www.patreon.com/edebiyatotopsisi
Kreosus aracılığıyla destekleyin: kreosus.com/edebiyatotopsisi
📬Bize ulaşın: edebiyatotopsisi@gmail.com
EDEBİYAT OTOPSİSİ | SOSYAL MEDYA
➡ Twitter | edebiotopsi
➡ Instagram | edebiyatotopsisi
Patreon aracılığıyla destekleyin: www.patreon.com/edebiyatotopsisi
Kreosus aracılığıyla destekleyin: kreosus.com/edebiyatotopsisi
📬Bize ulaşın: edebiyatotopsisi@gmail.com
Переглядів: 76
Відео
Hayatın Anlamı Nefesin Sırrında mı Saklı? #nefes #hayatınanlamı
Переглядів 8914 днів тому
Sevgili dostlar, bir an durup düşünelim: Hayat, aslında merhaleler halinde ilerleyen uzun bir yolculuk. Her bir an, bir sonrakine zemin hazırlıyor. Ancak farkında mısınız, bu akışta çoğu zaman anların arasında sıkışıp kalıyoruz. O kadar hızlı yaşıyoruz ki bir adım geri çekilip bütüne bakmaya, yaşadıklarımızın anlamını kavramaya fırsat bulamıyoruz. Oysa gerçek anlam, o koşturmacanın içinde değil...
Portmanto mu yoksa Fortmanto mu? #imla #portmanto #goncaerkmençapkın #edebiyatotopsisi
Переглядів 1846 місяців тому
Portmanto mu yoksa Fortmanto mu? #imla #portmanto #goncaerkmençapkın #edebiyatotopsisi
ALTI KAVAL ÜSTÜ ŞİŞHANE!? 🤨 - GONCA ERKMEN ÇAPKIN İLE YANLIŞ OKUMALAR #4
Переглядів 2266 місяців тому
ALTI KAVAL ÜSTÜ ŞİŞHANE!? 🤨 - GONCA ERKMEN ÇAPKIN İLE YANLIŞ OKUMALAR #4
SORU CEVAP - GONCA ERKMEN ÇAPKİN İLE YANLIŞ OKUMALAR
Переглядів 2187 місяців тому
SORU CEVAP - GONCA ERKMEN ÇAPKİN İLE YANLIŞ OKUMALAR
EMRE BOZKUŞ İLE 4/4'LÜK SÖYLEŞİ #4 - SELİM ERDOĞAN
Переглядів 1668 місяців тому
EMRE BOZKUŞ İLE 4/4'LÜK SÖYLEŞİ #4 - SELİM ERDOĞAN
NEDEN KIŞ GÜNÜ BEYAZ GİYİYOR; SEN HAYIRDIR ZÜRAFA? 🤨 - YANLIŞ OKUMALAR #3
Переглядів 2869 місяців тому
NEDEN KIŞ GÜNÜ BEYAZ GİYİYOR; SEN HAYIRDIR ZÜRAFA? 🤨 - YANLIŞ OKUMALAR #3
EMRE BOZKUŞ İLE 4/4'LÜK SÖYLEŞİ #3 - SERAN DEMİRAL
Переглядів 2539 місяців тому
EMRE BOZKUŞ İLE 4/4'LÜK SÖYLEŞİ #3 - SERAN DEMİRAL
BİRÇARE GÖNÜLLERİ ACİTE ETMEYE GELİYORUZ! - GONCA ERKMEN ÇAPKİN İLE YANLIŞ OKUMALAR #2
Переглядів 2549 місяців тому
BİRÇARE GÖNÜLLERİ ACİTE ETMEYE GELİYORUZ! - GONCA ERKMEN ÇAPKİN İLE YANLIŞ OKUMALAR #2
GONCA ERKMEN ÇAPKIN İLE YANLIŞ OKUMALAR #1
Переглядів 64010 місяців тому
GONCA ERKMEN ÇAPKIN İLE YANLIŞ OKUMALAR #1
BÜŞRA ÜNAL MERT İLE 4/4'LÜK SÖYLEŞİ #2 - KÜRŞAD KIZILTUĞ
Переглядів 22110 місяців тому
BÜŞRA ÜNAL MERT İLE 4/4'LÜK SÖYLEŞİ #2 - KÜRŞAD KIZILTUĞ
YAZAR SÖYLEŞİLERİ - MELİSA PARLAK #2
Переглядів 10511 місяців тому
YAZAR SÖYLEŞİLERİ - MELİSA PARLAK #2
YAZAR SÖYLEŞİLERİ - MELİSA PARLAK #1
Переглядів 20211 місяців тому
YAZAR SÖYLEŞİLERİ - MELİSA PARLAK #1
EMRE BOZKUŞ İLE 4/4'LÜK SÖYLEŞİ #1 - SERPİL ALTIN
Переглядів 288Рік тому
EMRE BOZKUŞ İLE 4/4'LÜK SÖYLEŞİ #1 - SERPİL ALTIN
DESTANDAN YAPAY ZEKAYA: KAHRAMANIN SONSUZ YOLCULUĞU
Переглядів 185Рік тому
DESTANDAN YAPAY ZEKAYA: KAHRAMANIN SONSUZ YOLCULUĞU
DEMET ÇALTEPE İLE "YAYINIMI EN İYİ BEN BİLİRİM!" CHALLENGE
Переглядів 95Рік тому
DEMET ÇALTEPE İLE "YAYINIMI EN İYİ BEN BİLİRİM!" CHALLENGE
MESUT ÖRS İLE "YAYINIMI EN İYİ BEN BİLİRİM!" CHALLENGE
Переглядів 79Рік тому
MESUT ÖRS İLE "YAYINIMI EN İYİ BEN BİLİRİM!" CHALLENGE
Çok güzel sohbet olmuş, teşekkür ederiz 👏
Güzel bir sohbet oldu. Tebrik ederim.🖖
Kedi bana Minako'nun kedisi Artemis'i anımsattı.
Yetişemedim ya! Şimdi izliyorum. Online katılmayı isterdim.
Zanlı - şüpheli kelimeleri artık pek kullanılmıyor. Yakında dilimizden de silinir. Bu bakımdan tarihe bir kayıt düşmüşsünüz. Bizden sonraki nesiller böyle kelimelerin de olduğundan haberdar edilmeli. Tebrikler. Şimdilerde hemen 'suçlu' kelimesine geçiliyor. Üstelik bunu yapanlar yargıç da değil.
Teşekkürler bu değerli bilgi için 🌸
❤❤
Teşekkürler aklınıza emeğinize yüreğinize sağlık
❤❤❤
❤❤❤❤❤
❤❤❤❤
Çok düşündürücü bir video 🙏🏻 teşekkürler 🤩
Supersiniz cocuklar basarilar dilerim
İlk korktuğum film "Kuşlar " 😊 Ama neyse ki kuşlara bir düşmanlık gelişmedi bu film sonunda. 🙂
Gereksiz yere korkmaya ne gerek var derim. Seyrettiğim birkaç bir film arasında OMEN ve Şeytan Çıkartan'ı sayabilirim. Bunlar beni gerçekten çok etkilediler ve sonuçta gereksiz yere korku filmi seyretmemeye karar verdim. Korkmadan, zevkle seyrettiğim tek film ise Alien'dir.
Püf noktasını biliyordum. Eskiden biz deyimleri ve atasözlerini çıkış kaynağıyla öğrenirdik…Çırak işi öğrendim deyip işten ayrılmak istemiş. Usta,’’ Daha öğreneceğin şeyler var’’ demiş ama çırak dinlememiş fakat yaptığı bütün çiniler çatlamış. Geri gelip ustaya durumu anlatmış. Usta da onun bir püf noktası var demiş. Çini harcını kalıba dökmüş, sonra kenarından püfff diye havasını çıkarmış. Püf noktası da burdan çıkmış. N’ olmuş siz zaten anlattıysanız, bi’ de ben anlattım, işte😂
Canım annem ne güzel annlatmış❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤annemmmmmm❤❤❤❤
annen mi 😮
Kız seni yerim ben ❤
Kaval, şeşhane konusunu düzeltilenler kısmına ekledim. Pek duyduğum bir şey değildi, ama bilmekte fayda var. Ben genelde 'Bu ne lahana, bu ne turşu' derim. Püf konusu ilginçti doğrusu. Nevşehirdeki çanak-çömlekçilere soracağım. Hava kabarcığı konusu en büyük sıkıntılarıdır. Bu gerçek. Foyam dökülecek ama foyanın ne olduğunu da burada öğrendim. Ben bunları yazarken Kappadokya'nın uzman rehberi sevgili Mustafa Uysun yörede böyle bir şey duymadığını yazdı. Diğer bir bölge rehberi ise kabarcık üfleme olayının cam işçilerinin (camgerân) kullandığı bir yöntem olduğunu yazdı. Foçalıların bir zamanlar İtalya'ya, Fransa'ya göç ettiklerini biliyoruz. Velhasıl bizim focaccia bir gitmiş, bir gelmiş, olmuş size poğaça.
Püf noktası konusunda diğer bir rehberden çanak-çömlek üretiminde de kullanıldığı ifade edildi. Daha sonra Mustafa Uysun bir kaynak ekledi. Velhasıl sadece cam işçiliğinde değil, çanak-çömlekte de kullanılan bir yöntem olduğu sonucu ortaya çıkıyor.
Vaktiyle testi ve çanak çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkân açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona: - Sen, demiş, daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor. Ustanın bu sonu gelmez nasihatlerinden sıkılan kalfa, bir gün artık dayanamaz ve gidip kendine bir dükkân açar. Açar açmasına da yeni dükkânında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlar. Kalfa, bir türlü bu çatlamaların önüne geçemez. Nihayet utana sıkıla ustasına gider ve durumu anlatır. Usta: - Sana demedim mi evlâdım; sen bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin. Bu sanatın ustalık gerektiren bir püf noktası vardır. Usta kalfanın yalvarmalarına dayanamaz ve tezgâha bir miktar çamur koyar: - Haydi, der, geç bakalım tezgâhın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim. Eski çırak ayağıyla merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta, önünde dönen çanağı dikkatle takip ederek, arada sırada "püf!" diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatıp bütün emekleri boşa giderecek olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatıp giderir. Böylece çırak da bu sanatın püf noktasını öğrenmiş olur. Her sanatın incelik gereken nazik kısmına da o günden sonra püf noktası denilmeye başlanır. Bizim de püf noktalarımız var, zamanla bizi insani değerlerimizden uzaklaştıran, kendimize yabancılaştıran... Bu noktaları bilmek gerek. Bu noktaları bilirsek çocuklarımızı yetiştirirken zamanında ve yerinde müdahale edebiliriz. Onları yıpratacak, kendisinden, değerlerinden, ait olduğu toplumdan uzaklaştıran şimdi küçük olan ama sonra kocaman olacak o hava boşluklarını yok edebiliriz. Biz anne babayız, işimiz insan denen o hamuru yoğurmak, şekil vermek.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu, tam olarak o deyimi karşılamıyor.
Çok cicisiniz. Tebrikler.
Siz konuşurken farkettim ki çünkü kelimesi konuşurken çünki şeklinde söyleniyor; doğru mu?
İstanbul ağzında ki buna da Istanbul diyoruz, çünki şeklinde telaffuz ediliyor 😊
Çocuk olayı gerçekten çok zor. Hele annelerin yükü çok fazla. Gerçekten kadınlar bu konuda çok güçlü ve dayanıklılar. Daha da güçlü ve dayanıklı olsunlar. Biz erkekler çocuk konusunda öyle işin pek içinde değiliz. Ne kadar iyi niyetli olsak da anne kadar olamayız. Ele alınan kelimeler arasında sadece 'arefe'yi yanlış biliyormuşum. Artık arife diyeceğim. Oruç konusundaki görüşüm ise şöyle: Ezan sesinin bitiş anında sarmanın son lokması yutulmuş ise oruç bozulmaz. 'Sakata gelmek' ifadesi de olmamış! Oruç ya bozulur ya da bozulmaz.
Çok güzel bir yayın olmuş. Bu bilgilere başka yerden, anlatımı ile birlikte ulaşmak zor. Emeğinize sağlık.
Çocuk şahane bişi, ilk 15 dakika boyunca ama :D :D
15 çok 🙄
Güzel bir sohbet oldu. Zevkle dinledim.😊
Uyarlama, sinemaya aktarma sanatın olmazsa olmazı. Sanatta birbiri etkileme çok önemli bir yer tutar. Bu kopya çekmek değildir. Bir sanat eseri sizde başka etkileşimler yaratır ve bu da sizde başka dışavurumlara yol açar. Bence uyarlama eserlerin orijinali ile karşılaştırılması beyhude bir çaba. Ben bu konuda bir uyarlamanın yeni bir eser olduğu düşüncesi ile bakarım olaya. Dönüp orijinaline bakma ihtiyacı duymam. Sinema çok ayrı bir dünyadır. Edebiyattan esinlenebilir.
Çok güzel bir sohbet oldu Emre. Emeğine sağlık 🎉
Teşekkür ederim Büşra. Nicelerine, birlikte 😊
Teşekkür ederim güzel bilgilerden ötürü
Zürafa Sokak adı da, bu bağlantılardan mı geliyor?
Eski adı Zürefa Sokak'tır zaten; aynı deyimdeki gibi bozulmaya uğramış ve zamanla Zürafa Sokak olarak anılmaya başlanmış.
Hep merak ederdim gerçekten. Nane, limon kabuğu derken arada kaynıyordu...
❤👏🏻👏🏻👏🏻
izleyelim 🌸
Elinize sağlık. Seran enerji ve bilgi küpü. Tam bir saat sonra konuşma enerjim bitti deyince şaşırdım açıkcası. 🙂 Güzel sohbet oldu. Anlatacak şeyi olanları dinlemek zevkli bir iş.
❤❤❤❤❤❤❤
Iyi yayınlar...
Her ikisi de bildiğim ama hiç kullanmadığım kelimeler! Velhasıl, yanlış yapma ihtimalim yok! Tebrik konusunda da aydınlandım. Çok teşekkür ederim.
Takipteyim nice güzel yayınlar dilerim.
👍
Saatler olsun-sıhhatler olsun karışıklığını da çözebilir miyiz?
Ya da iyi saatte olsunlar-iyi sıhhatte olsunlar
Hnüz izlemedim ama bence yanlış biliyorsunuz, araştırmanızı öneririm !!!111!!!1!!birbirbir!!
Hatta yalnış biliyorum 😎
@@DefneGGGGtüm( yalnışlar ) araya gelmiş😂
Ola da bilir, olmaya da bilir😂 Bu yanlış kullanımı sunuculardan çok duyuyorum. Olabilir de, olmayabilir de. Bu nedenden dolayı, bu yüzden dolayı. Bundan dolayı ya da bu yüzden demek yeterli. Bir de yazarken şöyle şeylere denk geliyorum: Yapa bilirim,koşa bilirim gibi. Niye böyle belini kırıp ayırmışlar, anlamıyorum😂
Ben bir Türkçe öğretmeninin " tabii ki " dil yanlışını kullandığına rastlamış bir insanım yaptığınız çalışmadan ötürü sizi candan tebrik ediyorum❤
İyi yayınlar diliyorum ❤
Şimdi tabii, dilin evrimine dair bazı olguları, üç kişinin dili dönmedi diye popülistçe “e şarz diyorlarsa, sözlüğe de şarz yazarız olur biter anacım” şeklinde özetlemek biraz karikatürize etmek olmuş. Bunlar iki günde olan değişiklikler değil. Şarj-şarz örneğinden devam edecek olursak, biz Latin alfabesine geçerken dilde Fransızca etkisi yoğun olduğu için, oldukça da keyfi bir kararla J harfi Türkçeye dahil edilmiş. Benim şahsî bir problemim yok bu harfle ama Türkçenin gırtlak yapısına çok uymadığı, özellikle kelime sonunda sessizler üst üste binince birçok kişinin dilinin zor döndüğü bir ses. Bu zorluk jip kelimesinin sözlükte cip şeklinde dönüşmesine yol açtı mesela, bugün konuşma dilinde çoğu kişi “dijital” değil, “dicital” diyor. Şarj kelimesine dili dönmeyenlerin sayısı daha da fazla. Bu durum uzun vadede, misal 50 yıl içinde, “cip” örneğinde olduğu gibi, bu kelimelerin dicital veya şarz olarak yerleşmesine yol açarsa açar. O durumda da sözlük hazırlayanların işi, zaten şarj mı denecek, şarz mı denecek, bunun kararını buyurmak değil, bu olgusal değişikliği sözlüklere aktarmak olur. O aşamada, aslanların avlanmasına müdahale etmeyen belgeselcilerden çok bir farkları yok zaten, böylece bir galat-ı meşhurun, kelimenin yeni lugat-ı fasih versiyonuna dönüşmesine tanıklık etmiş oluruz. Zira dilde neyin doğru kabul edildiğini belirleyen tek kriter konsensustur ve idealar aleminde, tarihsel evriminden bağımsız bir “doğru Türkçe” de yoktur. Yine programdaki örnekten gidilecek olursa, bir zamanlar “sukutuhayal” demek de galattı. Arapça tamlamanın aslı “sukut-ı hayal” idir. O “ı” sesi zamanla Türkçenin fonetik yapısı gereği “u” sesine dönüşmüş. O yüzden de 2023 yılında “sukutu” demek lugat-ı fasih sayılıyor. Bugünün lugat-ı fasihi, dünün galat-ı meşhurudur. Biyolojik evrimde nasıl ki mutasyonların bozukluk sayılıp sayılmadığını asıllarına sadık olmaları değil, doğaya gösterdikleri uyum belirliyor, dilde de bunu “recognition” yani tutunma ve tanınma belirler. Tabii biyolojik evrimdeki kadar uzun sürmese bile, yine de ölçeği nesiller, kuşaklar olan bir dönüşümü konuşuyoruz. Yoksa kimse her tekil yanlışı ertesi gün sözlüğe geçirip meşrulaştıralım demiyor. Bu tür dönüşümleri veya “aşko, aynen” gibi sokak dili ya da gençlik jargonu sayılacak kullanımları kültür emperyalizmine bağlamak da enteresan olmuş. Eğer illa kültür emperyalizmine bağlanacaksa, dili dönmeyenin “şarz” demesi değil, J harfinin Türk alfabesine dahil edilmesi bağlanır. Ancak kültürler arası alışveriş ve etkileşimlere ben böyle yaklaşmıyorum. Ayrıca emperyal olan kültürlerin dilleri bu tür jargonlar konusunda çok daha esnek, canlı ve özgüvenlidir. Türkçedeki muhafazakarlığınızı İngilizcede sergileseniz, dinlediğiniz o rock albümlerinin neredeyse hepsini “bozuk dil” saymanız gerekir. Zira özellikle global lingua franca diyebileceğimiz İngilizcedeki çeşit çeşit jargonun, argonun değişim hızını takip etmeye kalkınca insanın başı döner. Lisedeki çocuk arkadaşlarıyla arasında kendilerine özgü bir dili olsun diye icat ediyor o aşkolu, aynenli jargonu, Sezen Cumhur Önal gibi konuşmak değil derdi, dilini “sıkıcı büyüklerden” ayırmak ve bağımsızlığını ilan etmek. Rafine, oturmuş dili ve inceliklerini de elbette gözetmek ve bu programdaki gibi korumak gerekir. O işin dengesi. Ama bunu yaparken kaskatı, hiç dönüşmeyen, zırtopoz gençlerin TRT spikeri gibi konuştuğu bir dünyanın hayalini kuruyormuş gibi de konumlanmamak lazım derim. Programınızın devamında başarılar diliyorum.
Yorumunuz için teşekkür ederiz. Fikirlerinizi çok güzel izah etmişsiniz. Kabul ederseniz müsait bir zaman diliminde sizinle de kelimelerin hangi şartlarda dilimize girdiği ve ne şekilde evrildiği hakkında konuşabiliriz.
hocam son dönemlerde yanlış kullanıldığını düşündüğüm bir kaç kelime var aklıma ilk gelen(siz de kullandınız)"baktığımızda" ve "aynen" (ki açıkladınız) bunlar için ne düşünüyorsunuz? bir de siyasal veya sayısal gibi "sal" eki her kelimeye ekleyerek yeni bir kelime türetiyorlar ; "oyunsal" (taktiksel) vs gibi..
Güzel noktalar, ileriki bir bölümde konuşalım bunları da 😊
@@DefneGGGG
Watch Later'a attım kolay gelsinn 😊😊
Vuhuuuuu!
Çok şanslıyım yahu...
Araştırmanızı öneririm !!!11!!bir!!
Harika bir videoydu. Gonca Hocam’dan çok güzel bilgiler edindik.
Kelli felli'yi de düzeltilenler arasına ekledim. Pek kullanmadığım bir ifade ama doğrusunu bilmek eksik olmaz.
Sükût-u hayale uğradım. Ama çok iyi geldi. Uyandım! Aydınlandım! Teşekkürler. Harika bir sohbet. Devamını dileriz. Gonca hanım kendini dinleten biri. Benim de duyduğum kelimelerden biridir jarj! Söylemesi bile zor. Ancak jarjın kendisi de kolay bir şey değil. Kendimde düzelttiğim yanlış kelimelere örnekler vereyim: Ahçı, inşaa, yanlız. Şimdilik aklıma başka bir şey gelmedi.